ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

YASAKLASAK DA MI SAKLASAK

“Ben kitaba uymuyorsam, kitabı kendime uydururum” anlayışıyla yürüyor hükümet. Hükümet dediğime bakmayın siz, ortada ne bir bakanlar kurulu ne de meclis grubu var. Varsa yoksa bir ulu hakan edasıyla ayaküstü ferman veren haşmetlû efendimiz Recep Tayyip Erdoğan. Her şeyi bilen, her sorunu çözen (!) o. Her şey ona uymak zorunda. Uymayanı uyduruyor.

Mit müsteşarı mahkemeye mi çağrılıyor, ivedi bir yasa; haşmetlûnun iznine bağlıdır. Eğitim sistemi bilime mi öncelik veriyor, geçirirsin bir kez daha; al sana ortaçağ teokratik eğitim. THY’larında toplu sözleşme görüşmeleri tıkandı, grev aşamasına gelindi; bir kez daha geçirirsin; hava yollarında grev yasak.

Hakmış, hukukmuş, evrensel değerlermiş, vicdanmış. Boş geç bunları. İşte kamu çalışanları için çıkarılan sendika ve toplu sözleşme yasası. Grevin adı bile yasak.

Uluslararası imzalanmış anlaşmalar çalışanlara bu hakları veriyormuş. Anayasa bu durumuyla bile bu uluslararası anlaşmaların yasalardan üstün olduğunu yazıyormuş. Ne gam. Vız gelir, tırıs gider haşmetlûmuza.

Sokaklarda suçsuz kişiler biber gazıyla ölüyormuş; ülkenin dağlarında ovalarında ölen gençlerin kanları kızıla bürümüş her yanı; bebek ölümlerinde çağdaş toplumların hayli önündeymişiz, yaşlılarımız bakımsızlıktan, geçlerimiz kötü beslenmeden vakitsiz göçüyorlarmış; işçilerimiz cinayet gibi kazalarla değiştiriyormuş dünyalarını; bir korkuluk yapılması düşünülmediğinden denize uçak iskelede boğuluyormuş insanlar; çevreyi kirleten sanayi kuruluşlarının neden olduğu kanser ölümleri ayyuka çıkmış hiç gam değil.

Onun gündeminde kadınlar var, kürtaj var. “Kürtaj cinayetmiş”. Az önce bir bakanı haşmetlûyu desteklemek için gerekçeler uyduruyor. “Türk toplumunun çoğunluğu kürtaja karşı”ymış. Sen çok yaşa haşmetlûnun bakamayanı. Bu saptamanın doğru olduğunu kabul etsek bile –ki ben bunun doğru olduğunu hiç sanmıyorum- bu kürtaja devletin müdahalesine gerekçe olabilir mi? Kürtaja karşı olan kürtaj yaptırmaz. Diğerlerine karışmak, cezalandırmak kimin haddine.

Haşmetlûnun ileri geri konuşması bitmiyor. Efendim, Suriye’de ölen çocuklar bizim çocuklarımız” diyor. Ne kadar insancıl bir duygu değil mi? Karşı çıkmak olanaklı mı? Ama “Suriye’de ölenler bizim çocuklarımız ama Türkiye’de ölenler kimin çocukları acaba? 13 yaşında 13 kurşunla vurulanlar kimin çocuğu? Mapus damlarında tecavüz edilen, işkence gören çocuklar kimin çocukları? Uludere’de parçaları katır parçalarından ayırt edilemeyenler kimin çocukları? Sokaklarda yersiz yurtsuz yaşamaya çalışıp bir köşede ölüverenler kimin çocukları?

NOT: 239 haftadır yazdığım gazeteye iki çarşambadır yazı göndermiyorum. Fare dağa küsmüş, dağın haberi olmamış. Kimse de arayıp “hayrola, nen var?” demiyor. Sağlık olsun.

30.05.2010

free website tracking
Tekil görüntülenme