ERDOĞAN ERKAYMAZ  

Yoldaş Erol KARABULUT

Işıklar içinde uyu

  

          12 Eylül’ün karanlık günlerinde 11 yıl zindanlarda yatmış. İşkencecilerin kanlı tezgahlarından çıkmayı becermiştir. Devrimci mücadelenin onurlu öncülerindendi. Ona işkence yapanlar bu ülkede üst düzey görevlerde yer aldılarsa da, Erol YOLDAŞ bizlerin devrimci öncüsü olarak kaldı.

           21 Nisan güzel bir bahar günü Erfelek’te bölgemiz ve İstanbul’dan gelen dostlar yoldaş Erol KARABULUT’a son görevlerini yerine getirme adına yerlerini aldılar. Onlar ki geçmişte omuz – omuza, yan-yana canlarını birbirlerine emanet ederek bedenlerini zülmün karşısında korkusuzca diken yoldaşlardı. Erol birkez daha kendisi için son kez buluşturmuştu.

           Bir devrimcinin ölümü üzerine ne yazılabilinir ki? “Devrimci” olmak zor zanaattır. Nazım’ın dediği gibi “ Ne ölümden korkmak ayıp, nede düşünmek ölümü” devrimci olmak bilgi ister, yürek ister, fedakarlık ister… Karadeniz devrimci hareketin öncüsü yiğit insan Erol KARABULUT yoldaş uzun yıllar 12 Eylül zindanlarında kaldıktan sonra özgürlüğüne kavuştuğunda 3 evlat ve onur kaynağı bir eş karşılamıştı.

           İnsanın en paha biçilmez varlığı hayatıdır. Hayat bir kez verilir insana ve bu hayatı öyle yaşamalı ki hiçbir amacı, anlamı olmadan yaşanan yıllar içinde utanç duymasın, ölürken bile “Ben gücümü dünyada en mükemmel olan şeye insanlığın özgürlüğüne kavuşması için mücadeleye adayarak yaşadım” desin. Yoldaş Erol KARABULUT bu düşünceyle yaşamıştı.

           O günlerden bu yana 33 yıl geçti, çekmiş olduğu acı unutulmamış! Bizler için kanları döküldü, canlarını verdiler. Kendilerine sahip çıkılmadığı için kendilerini yalnız hissettiler. Gerçek dürüst ve yiğit olduklarından bu günün siyasetinden de uzak durdular. O; emeğe, özgürce yaşamayı, eşitliği savunurken; sömürüye, ırkçılığa, faşist ideolojiye hep karşı çıktı.

           Eğitimci yazar Ayhan ALTAY büyüğümün söylemini paylaşarak bitirmek istiyorum. “Babası ‘İdamlık Hasan’ diye bilinirdi. İdamdan dönmüş aflarla dışarı çıkmıştı. Sanki kaderini oğluna taşımıştı. Erol’da 12 Eylül 1980’den sonra idamla yargılanmıştı. Ünlü Afyon – Aydın Sürgünü’nü dövülerek öldürülen arkadaşlarıyla birlikte yaşamıştı. 12 Eylül zindanlarında çıktığında bedeni neredeyse iflas etmişti. Yaşadığı kötü koşulların etkisiyle kansere yakalanan arkadaşımızın bedeni pes etti." Sonsuzluğa sevdiği şiir olan Salkım Söğüt le uğurladık.’

           Akıyordu su
           Gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
           Salkım söğütler yıkıyordu suda saçlarını!
           Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
           Koşuyordu Kızıl atlılar güneşin battığı yere!

                                                              Nazım Hikmet


           Yoldaş Erol KARABULUT ışıklar içinde uyu, yerin hep bahar olsun, mücadelen dürüst, mert, yiğitlere ışık olsun.

22.04.2014


Paylas


 

>