ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

SOSYAL DEVLET

Yakın zamanda işsizlik ve yoksulluk üzerine yazmıştım. Bugün konunun bir başka yönüne değinmek istiyorum.
Seçimler nedeniyle televizyonlar yurdun her yanından yayınlar yapıyorlar. Bu yayınlarda çokça rastlanan bir istek var. “Bizim buraya fabrika kursunlar.”  Yurttaşlarımız adaylardan fabrika istiyor. Doğaldır ki adayın kendisinden istenmiyor fabrika, partisi kazanır da hükümet olursa, devlet olanaklarıyla yapılsın istiyor.
Bu masum isteğin altında yatan politik tercihi, istekte bulunan bile bilmiyor. Bu konuda eminim. Çünkü; doğrudan “İlinize/ilçenize devlet fabrika yapsın mı?” diye sorulsa, “yapmasın” diyen bir tek kişi bile çıkmaz.
Halk bu isteminin arkasında durur mu? diye sorsanız, ikirciksiz “Hayır” derim. Şunun şurasında on gün sonra göreceğiz oyların kimlere verildiğini. Bırakın devlet eliyle fabrika kurulmasını, özelleştirmeci partiler çıkacak sandıktan.
Biz şimdi biraz da bu işin ideolojik yönüne bakalım. Kimler devlet işletmesi yapar, kimler karşıdır.
Devlet işletmelerine genel olarak tüm sağ partiler karşıdırlar. Onlar devletin ekonomiden elini eteğini çekmesini savunurlar. Onlara göre devlet; yatırımcının önünü açmalıdır. Bu “ön açma” isteminin ardında; vergi muafiyeti, bedelsiz yer tahsisi (üstelik yatırım maliyeti düşük olsun diye tarım arazilerine), çevre kirletilmesine göz yumulması,  hatta doğrudan yatırım ve sermaye desteği bulunabilir. Savları ise; özel işletmeler istihdamı önleyeceklerdir.
Oysa bu savların hiçbir gerçekçi yanı yoktur.  Özel işletmeci yalnızca kâr amacıyla hareket eder. Daha çok kâr elde etme durumu bulursa işletmesini söker götürür. (Son yıllarda Romanya’ya götürülenler gibi)
Ayrıca, işsizlik ne kadar yaygın olursa çalışanlarını o kadar baskı altında tutabileceğini bilir.
Sosyal politikaları önerenler ise iki kümeye ayrışır. Bunlardan sosyalistler, üretim araçlarının toplumsallaştırılmasını ve sıfır  işsizliği savunurlar. Bu olasılık özellikle ülkemiz için uzak ve de kendi içerisinde de tartışmalı bir konu olduğundan bu yazının dışında tutacağım.
Sosyal Demokratlara gelince:
Sosyal Demokrasi, üretim araçlarının mülkiyetine dokunmadan, toplumdaki gelir dağılımı dengesini sağlamaya çalışır. Bu Sosyal Devlet anlayışıdır. Bunu yaparken de temel iki noktası vardır.
Birinci nokta, devlet işletmeleri yani KİT’ler. Sosyal devlette kitler kâr amacıyla kurulmazlar. Kurulma amacı toplumsal dengeleri düzeltmektir. Bunu yaparken de ülkenin toplam üretimini artırlar. Burada çalışanlar üretimleri ölçüsünde ücret almazlar. Kârlı işletmelerde çalışanlar ile zarar eden işletmelerde çalışanların aldıkları ücret birbirlerine yakındır. Zarar eden işletmelerin kapatılması düşünülmediği gibi gerek duyulursa yenileri de açılabilir. Bu işletmelerin zararları, yüksek gelirlilerden alınacak vergilerle karşılanır. Bu sosyal devlet olmanın gereğidir.
Bu ülkenin anayasasında “sosyal devlet” ilkesi değiştirilmesi bile teklif edilemeyecek maddesinin içerisindedir ama uygulamada sosyal devlet olmanın gerekleri hiç görülmez. Yani yalnızca kağıt üzerinde kalmaktadır.
Üstelik kendilerine “sosyal demokrat” yaftasını yapıştıranlar bile ilkenin karşıtı uygulamalar yaparlar.
Eğer insanların işi ve aşı yoksa, onlardan her şey beklenebilir. Oluşan durumların dolaylı sorumlusu ise sosyal devlet ilkesini göz ardı edenlerdir.