ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 
al

YENİ ANAYASA

Geçtiğimiz cumartesi günü  on beş kadar yazar-şair dostlarla birlikte birkaç saat söyleştik. Yazın dünyasının konularını günlük yaşamdan ayırmak olanaksız. Söz “yeni anayasa” hazırlığına geldi.
Bazı dostlar içtenlikle “yeni anayasa ancak kurucu meclis tarafından hazırlanabilir” görüşünü benimsemişler. “Kurucu meclisi oluşturacak istenç (irade) hangisi olmalıdır?” sorum karşısında biraz afalladılar. O an için akıllarına gelen bazı çözümler üretmeye kalktılarsa da, ürettikleri çözümler kendilerine bile inandırıcı gelmedi.
Ülkenin aydınları sayılacak bu arkadaşların içinde bulunduğu kafa karışıklığı, açmazlarımızı görmek anlamında hayli ilginç.
Sanırım önümüzdeki süreçte bu görüşler yine kamuoyu önüne gelecek. Konuyu biraz deşelim.
Bir an için “kurucu meclis” seçeneğini benimsemiş olsak, bu meclisin nasıl oluşacağı sorusuna ne yanıt vereceğiz. Geçmişte, kurucu meclisler darbeler tarafından oluşturuldular. Çalışmaları ve ürünleri de genel olarak darbecilerin istekleri doğrultusunda oldu. Hele 12 Eylül Anayasa’sında son karar darbeciler tarafından verildi.
Günümüzde kurucu meclis kurulabilir mi? Oluşturulabilme koşulları olsa bile “kurucu meclis” üyelerini kim nasıl belirleyecek?
Öncelikle var olan anayasa ve yasalarımızda böyle bir kavram yok. Yani yasal olarak bir “Kurucu Meclis”” kurulabilme olanağı yok. Ancak, bir çalışma gurubu oluşturulabilir ki, bir anlamda AKP böyle bir kurul oluşturmuş durumda.
Bu kurulun oluşumu ve katılımcılarının seçimi nasıl yapıldı, bunu bilen yok. Planlanan; bu kurulun oluşturduğu anayasa metninin tartışmaya açılması. Bu tartışma ortamının ne kadar sağlıklı işleyeceği doğrusu kuşkulu. Son kararı ise meclis çoğunluğunu elinde tutan AKP’nin kurmayları verecek. Sonuçta, böyle bir anayasanın o çok sözü edilen “mutabakat”ı taşıyacağını söylemek inandırıcı olmayacaktır.
*          *          *
Ortada olan bir gerçek, anayasa değişikliğinin gerekliliğidir. Doğrusu hiç kimse  ortaya çıkıp bu 12 Eylül anayasasını savunmuyor, savunamıyor. Bunun yerine değişikliğin kendi istemleri doğrultusunda olmayacağını görenlerden bazıları ipe un sermeye çalışıyorlar.
AKP’nin, özellikle AB’nin zorlamasıyla giriştiği anayasa değişliğinin toplumun gereksinimlerini ne kadar karşılayacağı su götürür. Bilimsel değil de, katı doğmasal inanç eğitimi almış olanlar, bu nedenle de demokrasiyi içselleştirmemiş bir dünya görüşünü taşıyanlar, ne kadar zorlarlarsa zorlasınlar “Demokratik bir Anayasa” yapamazlar.
Burada ana görev; sürece etkili bir biçimde müdahale etmektir. Daha demokratik bir anayasa yapılabilme koşulları olgunlaşana kadar geçerli olacak “Yeni Anayasa”nın, olabildiğince özgürlükçü ve demokratik olması için bastırmaktır.
Yalnızca değişiklere karşı çıkmak “tutuculuk”tur. İlerici olmanın kuralı, daha iyiyi önermekten geçer. Eleştirmenin gerekçesi de ancak yerine önerisi olan içindir. Önerisi olmayanın eleştirisi, suya yazılan yazıdır. Eleştirenlerin, “söylenecek sözü, söyleyecek yüzü” olmalıdır.
Olmaması gereken tek seçenek ise “Darbelerden medet ummaktır”.