ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

GÖĞ EKİNİ BİÇER GİBİ

“Ay mıdır, kar mıdır pencerede/ boğulmuş çocukları martılara taşıyan.” …….. “Ölüm alışsın artık bize/ Bir dans gibi bahçemize gelsin/ Gelsin otursun ılık minderimize“diyor kitabına da ad olan “Genç Ölmek” başlıklı şiirinde, Ergin Günçe.
Günçe’yi 16 Ocak 1983 günü Esenboğa’da düşen uçakta yitirmiştik. Öldüğünde 45 yaşındaydı.
İnsan, “iyiyi anımsamak, kötüyü unutmak” istermiş. Onun için midir ki; hep yanımızda olan ölümü es geçmemiz.
Unutabilir miyiz ekranlardan sayılar akarken. “xx asker, xxx terörist”. Şu an kaç ana daha karalar bağlamakta, kim bilir?
Bülent Ersoy hakkında soruşturma başlatılmış. “Ana olsam oğlumu askere göndermezdim.” Demiş.
Netameli bir konu bu. Soruşturma “halkı askerlikten soğutma” suçlamasıyla başlatılmış. Oysa burada özne olan askerlik değil. Burada özne olan; ölüm. Kim isteyerek gönderir evladını ölüme.
Bırakın savaşı, siz gönül rahatlığıyla çalışmak için tuzla tersanesine gönderir miydiniz evladınızı? Ya da asbestli gemi sökümü yapması için Aliağa’ya.
Ben bir Sinop sevdalısıyım. Gezmeye bile gönderir miyim çocuklarımı Sinop’a, nükleer santral yapıldığında.
Siz bakmayın savaş kışkırtıcılarının naralarına. Bunların davranışları “hariçten gazel okumak” üzerinedir. Sıra kendilerine geldiğinde kaçacak delik ararlar.  Ve de bulurlar üstelik. Bakın şöyle bir çevrenize, göreceksiniz. Kaçmanın yollarını bulanları.
Bir çözüm olmalı. Bir çözüm.
Kimsenin yaşamını yitirmediği bir çözüm.
Bir tek kişinin bile burnunun kanamadığı bir çözüm.
Şiddet, şiddeti doğuruyor.
Şiddet haklı görülmemeli.
Hele  hele, “bizim şiddetimizin gerekçesi var”ın gerekçesi olmaz. Davamızda ne kadar da haklı olsak, aracımız şiddet olmamalı.
Savaşlar neyi çözmüş bugüne kadar. Çözse, yeni savaşlar olmazdı. Çözmemiş, çözememiş.
Savaşımları için ölenleri kutsadık hep. Koca koca kitaplar, dizi dizi filmler büyük büyük sözler ürettik onlar için.
Evlerde, okullarda, sokaklarda, ekranlarda öykünerek anlattık öykülerini ölümlerin.
Bayrağa sarılı da insan, istatistiğe sarılı da…
Suçun kimde olduğu değiştirmiyor tabloyu.
Gözyaşları dolduruyor kasalarını, savaş tanrılarının.

*       *       *

Beynimiz kötü anıları unutmak istermiş.
Kolaysa unutsun şimdi.
Tarihin derinliklerinde, Yunus vermiş hükmünü:
“Gög ekini biçer gibi”

*       *       *

Kan gölü aynasında kendi yansımasını seyretmek, utku mudur?