ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

BİZANS KÖPRÜSÜ
İstanbul Boğazına üçüncü köprü yapılacak ya… İşte bazıları o köprüye verilecek adı dert edinmişler. Bir internet sitesi de bu konuda bir oylama yapıyor. Sevdiğim bir dostun, ülkemin uslanmaz çevresi Ertuğrul Barka’nın yazısını okumak için girdiğimde gördüm anketi. (Bu arada güzel bir anı öyküydü; “Girit’in Mahzun Mübadili Rasimaçi ve Uslu Çırağı” öyküsü.)
Neyse, biz gelelim köprünün adına. Seçenekler; Mimar Sinan, Bizans, Avrasya, Anadolu, Avrupa olarak belirlenmişti. Bu tür anketlere pek de değer vermem. Çoğu kez oylamalarına da katılmam ama bu kez nedensiz bir biçimde oyladım; “Bizans Köprüsü” seçeneğini…
Anket sonuçları açıldığında bir de ne göreyim. En fazla oyu alan seçenek, benim de oyladığım “Bizans Köprüsü” seçeneği…
Hani “Türk’ün aklı sonradan gelir” diye bir sözümüz var ya. İşte ona uygun olarak oylamadan sonra düşündün neden “Bizans” seçtiğimi…
Başlarda biraz da şaka olsun diye seçmiştim. Sonra doğrusunu yapmışım diye düşündüm. “Kim bilir ne Bizans oyunları dönmektedir” diye geçirdim içimden. İşin garip yanı, sanırım “Bizans Köprüsü” seçeneğini oylayan çoğunluk da benim gibi düşünmüş.
Kim ne derse desin. Bu basit bir oylama bile gösteriyor ki; toplumun kendisini yönetenlerin dürüstlüğüne inancı yok. Zaten kimle konuşursanız konuşun, “yok canımmm. Bu insanlar dürüsttür, çalmaz” dediğini duyamazsınız. En iyimserinin söylediği “hiç değilse çalışıyorlar” oluyor.
Önemli olan gerçeğin ne olduğu değildir. Önemli olan toplumun değer yargılarının aşınmasıdır. “Çalışsın da eh, götürürse de götürsün” anlayışının ele gelir bir olumlu yanı yok. Yok, ama sizler de biliyorsunuz ki en çok duyulan sözlerden biri bu.
İşin en kötü yanı, “bal tutan parmağını yalar” anlayışının geliştirilmiş olmasıdır. Oysa başkasının olan o bal, kendisini götürenleri Karadeniz’in kestane balı tutmalıdır. Tutmuyor, tutmadığı için de toplumun başı bir türlü doğrulamıyor.
Devletin yüksek katlarına gelenlerin yakınlarının abat oldukları bir ülke görünümü vermiyor muyuz?
Gümrükçü, ormancı ve özellikle trafik polisleri üzerine oluşan değer yargılarının bir nedeni yok mu?
Yardım Dernekleri adı altında götürülen paraların miktarını bilen var mı?
Emeği en kutsal değer bilmesi gereken sendikacılarımızın yaşam standardı ile sendikaya ödenti ödeyen çalışanların geçim standardı aynı mı?
Belediyelerin yapboz tahtası benzeri çalışmalarının altında neler oluyor?
Böylesi dümen ve dalaverelerin bol olduğu ülkede, köprüye verilen adın Bizans oyunlarından esinlenilmiş “Bizans Köprüsü” olmasından daha mantıklı ne olabilir…
*          *          *
Yazımı bitirmiştim ki bir haber çarptı gözüme. Vatan Gazetesinin internet sitesinden aynen aktarıyorum.
Dünyanın en fakir devlet başkanı, Güney Amerika ülkesi Uruguay’ın eski solcu gerilla lideri olan Cumhurbaşkanı Jose Mujica. Resmi olarak mal varlığını açıklayan Uruguaylı lider, sadece 23 yaşında bir Vosvos’u olduğunu beyan etti. 75 yaşındaki Mujica, 1987 model arabasının değerinin 1900 dolar olduğunu söyledi. Ayda 11 bin dolar emekli maaşı alan Mujica, maaşının yüzde 70’ini sosyal konut inşası için geri gönderiyor.