ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

VAY Kİ VAY HALİMİZE

Bir TV programına katılan, Polis Akademisi Öğretim Üyesi, adını anımsayamadığım ama adının başında Prof. Dr. Unvanı bulunan bir kişi… Konu; Başbakanın rektörlerle yaptığı toplantıyı protesto eden öğrencilere polisin acımasız saldırısı. CHP’li bir milletvekiline soruyor: “Bunları alıp meclise getirdiniz. Yarın bunlardan biri yasadışı sol bir örgüt ya da PKK üyesi çıkarsa özür dileyecek misiniz?”
Vayyyy memleketim vay. Kimlere Prof. Dr. Unvanları verilmiş. Kimler bu çarpık mantıkla memleketimin Akademisinde Öğretim Üyesi olmuş. Vaaayyy ki vaaayyyy.
Bu mantığın neresini düzelteyim /  eleştireyim. Bu mantıkla peşinen suçlu kabul edilenlere her türlü işkence ve eziyet yapılabileceği savunulmuyor mu?
İnsan Haklarının en temel kurallarından bir olan “kimseye eziyet ve işkence yapılamaz” kuralının bazıları için geçerli olmayacağı savunuluyor. Yasadışı eylemde bulunanların yaşam hakkına saygı gösterilmemesi gerektiğine uzanan bir çarpıklık sergileniyor.
İşte bu kafalardır ki; Çorum ve Maraş katliamlarını yapmışlardır. İşte bu kafalardır ki; 12 Eylül işkence hanelerini yaratmışlardır. İşte bu kafalardır ki; adına “hayata dönüş” koydukları operasyonlarda insanları öldürmeyi kendilerine hak görmüşlerdir.
Dün sosyalistlere her türlü işkenceyi reva görenlerin tarihte kaldıklarını söyleyenler yanıldıklarını anlayabilmişler mi acaba.
Kafalarda hala “sol yasadışı”, sol tu kaka.
“Bak, bunlar yarın gizli örgüt üyesi çıkabilirler. Bu nedenle bunlara elimize geçirdiğimiz yerde yapmadığımızı bırakmayalım mı öğretiyor bu akademisyen(!)ler. Bu kafaların eğittiği güvenlik güçleri, üstüne üstlük bir de ideolojik yapıları öne çıkanlarla doldurulmuş olanda sokakta huzur içinde dolaşabilir miyiz?
Bu polislere güvenip, başımız sıkışınca ya da güvenliğimiz tehlikedeyken yardım isteyebilir miyiz?
Bu durumda bu polisler halkın tümünün hizmetinde mi olur, yalnızca yandaşlarının hizmetinde mi?
*          *          *
Asker uğurlama ya da futbol maçı sunucunu kutlama adına bırakalım yasa dışılığı, açıkça yaşamları tehlikeye düşüren gösterileri her yer ve zamanda yapmak serbestken; Protesto gösterilerinin devletin –siz kendilerinin anlayın- gösterdiği yerde ve izin verildiği zamanda, izin verilen ölçülerde yapılması gerektiğini söyleyen bakan beyimizin kafasında hangi demokrasi var. Hitler tipi mi?
Demokrasiyi ve demokratik açılımı dilinden düşürmeyen hükümetimizin koca koca bakanları bu polislere sahip çıkıyor.
Demokratik sosyal hukuk devletinin gözbebeği Büyük Millet Meclisinin Başkanı bu polislere arka çıkar demeçler veriyor.
Sayın Başbakan sesiz kalıyor. (Şimdi sukut ikrardan gelir dersek suç mu işlemiş oluruz.)
*          *          *
Devleti yönetenler bu insan hakları ihlallerini görmezden gelmeyi bırakalım bir yana desteklerlerse;
Polisin hamile bir kadının bebeğini düşürtecek kadar dövmesi elbette normaldir.
Başbakanı protestoya kalkışanlara gaz sıkıp, insafsızca coplamanın şaşılacak bir yanı yoktur.
Sapasağlam gözaltına alınanların yara, bere ve çürük içinde salıverilmesinde şaşacak bir şey yoktur.
Vaayyy ki vaayy halimize.