ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

PERİŞANLIĞIMIZ KENDİ KUSURUMUZDANDIR

Herkesin seçim sonuçları üzerinden tozu dumana kattığı bugünlerde ben bizim yani özgürlükçü toplumcuların ya da bu ülkenin devrimcilerinin durumuna bir göz atmak gereği duyuyorum.


Duyuyorum çünkü gerçekte düzene muhalif olan tek güç onlardı. Bugün neredeyse bir güç olmaktan uzak olsalar da bu ülkede halktan yana değişimi sağlayacak tek gücün yine onlar olduğuna inanıyorum.

Biliyorum, üstümüzden iki büyük silindir gibi geçti darbeler. Biliyorum; çok acılar çektik, çok bedeller ödedik. Çok kan yitirdik ama bunların üzerinden de on yıllar geçti be gülüm. Daha ne kadar ağıt yakacağız düne.

Kendi gücümüze olan inancımızı yitirdik, farkında mısın? Bunun sonucu olarak başkalarına eklemlenmeyi çıkış gördük.

Ya CHP içinde milliyetçileştikle yozlaştık ya da bizim başaramadığımızı başaran Kürt hareketine eklenmeyi devrimcilik sandık.
Şimdilerde yüzde elli oy alarak iktidara gelenler bir avuçken biz milyonlardık.
Kendi ideolojimizden koptuk.
Şimdi bizleri marjinal olarak tanımlıyorlar.
Oysa dün marjinal olarak tanımlananlar, bugün devletin en tepelerinde sırıtıyorlar.
Tüm hünerleri “Komünizmle mücadele Dernekleri”nde örgütlenip, bu halkın emperyalistlerce sömürülmesine karşı olanlara savaş açmak, ABD’nin çıkarlarını savunmak olanlar bugün yığınlarla dolduruyor meydanlar ve her iki kişinin birinden destek alıyorlar.
Onlar düzenin partileri içerisinde fazla bir şey yapamayacaklarını anladıklarında ayırdılar yollarını.
Bizler, ayrı olan yolumuzu sahte sol partilerin içine hapsolarak yitirdik.
Onlar kendi çizgilerini her şeye karşın savundular. Türban takmadıkları için okula gidememek durumunda kaldıklarında pes edip çıkarmadılar türbanlarını.
Biz yıldık. Çocuklarımız okusun, aç kalmayacak kadar bir gelir elde etsin diye; güzel ve mutlu olabilecekleri yarınları feda ettik. Hem kendimize, hem ailemize hem de topluma karşı suç işledik.
Üstelik kendimizin bile inanmadığı bir gerekçeyi haykırdık. “Oraya girip, orayı değiştirelim” diyerek.
Oysa köhnemiş temeller üzerine yeni bina yapılamayacağını en iyi bilenlerdendik.
Biliyorum içten içe duyduk suçluluğu. Kahrolduk.
Yine kendimizin bile inanmadığımız “ama darbeler onları kollarken ezdi geçti bizleri” türünden gerekçeler ürettik. Darbelerden sonra 28 yıl geçti hala aynı teraneye sarılmaktayız.
Ya da geçmişte aramızda olup, şimdilerde düzene uyup kapitalistleşenleri göstererek “işte bakın, onlar sattılar devrimi” dedik.

Oysa onlar dediklerimiz bir avuçtular. Biz yüz binlerdik, milyonlardık. Yüz binlerle milyonlarla yozlaştık sahte sol partilerde.

Şimdi kartların yeniden karıldığı bir başka süreçtir başlayan. Eğer ayıramazsak yolumuzu başkalarından; önümüz yine hüsrandır.
Hüsran yalnızca bize zarar verse hiç ağzımı açmayacağım. Bizim suçumuzun bedelini bu ülkenin yoksul bırakılan halkı çekiyor.
Birileri en tepelerden pis pis sırıtırken, biz onursuz
ca yamanmanın acısını daha ne kadar çekeceğiz?

GELEN DEĞERLENDİRMELER:

Yazdıklarına harfi harfine katılıyorum. Ama bir tek nokta var "eklemlenme" sözcüğünü yanlış buluyorum. Kim önde koşarsa o sürükler devrimi.

Gocunmamak ama dediğin gibi şapkamızı önümüze alıp yeniden düşünmek gerek. CHP'nin sosyal demokrat olacağı falan da yok, tam tersi, gitgide ırkçılaşıyor. Önümüzdeki dönemde göreceğiz, mulaka ayrışacaklar... Zülfü Livaneli boşuna yazmadı yazdıklarını.
F.E.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Güzel bir yazı olmuş, yüreğine sağlık. Değerlendirmelerine katılıyorum hatta daha da çoğaltabiliriz ama sonuçta bir şey değiştirmez: durum işte bu. Daha da ileri giderek yaptığımız yanlışları, yanılgılarımızı, korkaklıklarımızı, saçmalıklarımızı ciltler dolusu yazabiliriz; yazılmalı da ama bugün mü?

Sorun, şimdi bir durumla karşı karşıyayız. Ben her zaman yaşamımda emeği temel değer aldım ve toplumu emek değer üzerinden okumaya çalıştım. Toplumda var olan her şeyi kendine göre bir değer olarak kabul ettim. Çok saçma gelen görüşlerin bile bir 'nedeni' olduğunu düşünerek anlamaya ve insanda kültürel bir gereksinime yanıt verdiği oranda saygı duymaya çalıştım. ve her türlü düşünceye; insanı yok sayan ırkçı, faşist anlayışlar dışında "Düşüncelerine katılmıyorum, ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekleyeceğim." (Voltaire) görüşünü önemli buldum, savundum.

İnsan önemliydi benim için, dini inancım bulunmamasına karşın hoşgörüyle bakabildim ve insanları bu yönden de anlamaya çalıştım. İnsanlığın bir gün toplumsal eşitliğin olduğu, özgürce yaşayabileceği koşulların sağlandığı insanın insanla ve insanın toplumla olan ölümcül çelişkisinin son bulacağına, daha çok insanlaşma yönünde evrimleşeceğine inandım, bu uğurda, bazen boyumu aşan savaşımlara girdim ve hep kaybettim. Kaybetmeye alışık biri olduğum için yeni bir saldırıda ilk dalganın atlatılmasının önemli olduğunu biliyorum ve bir işe yarar mı? bundan sonrası için ilk saldırı dalgası atlatıldığında karşı duruş sergilenebilirse önemli bir gelişme sağlanacak olduğuna inanıyorum.

Bir de dokumacılığı tavsiye ederim sana,
Bir de ayna dökmeyi.
Yani içerde onyıl, on beş yıl,
Daha da fazla hatta
Geçirilmez değil,
Geçirilir,
Kararmasın yeter ki
Sol memenin altındaki cevahir!

Sevgiler.
S.O.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Güzel bir tahlil/özeleştiri. Peki yol haritası yani kısaca çözüm... Onu tartışsak. Gerçi on yıllardır tartışıyoruz ya... Benim önerim; "asgari müştereklerin oluşturulup devrimci disiplin içinde savunulup mücadele hattının belirlenmesi."

Bu platformu dahada genişletmek olmalı 1917 ekim devrimi bolşevikler ve menşeviklerin birlikte mucadelesi örnektir bir başarıdır..
S.D.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Merhaba,
Ciddi ve görmezden gelinemeyecek bir özeleştiri yaptığın.
Katılmamak elde değil.
En çok; "Ya CHP içinde milliyetçileştikle yozlaştık ya da bizim başaramadığımızı başaran Kürt hareketine eklenmeyi devrimcilik sandık. " (Bu da bir aydın yanılgısı mıydı?)
"Biz yıldık. Çocuklarımız okusun, aç kalmayacak kadar bir gelir elde etsin diye; güzel ve mutlu olabilecekleri yarınları feda ettik." (Orta kuşağın çocukları genellikle o noktada.)
"Şimdi kartların yeniden karıldığı bir başka süreçtir başlayan. Eğer ayıramazsak yolumuzu başkalarından; önümüz yine hüsrandır."

Söylemleri hepsinden öne çıkıyor aynamda. Kartlar karıldı yeniden doğru. Bir yol bulunabilir mi bu alacakaranlıkta? Dahası midesiyle düşünmeye itilen bir çoğunluğun içinde böyle bir olasılık var mı?

Önemli  bir şey daha, dağınıklığımızdan, yukarıda sıralanan her şeyi yaşadık. Ne ki bunu yaşarken bile seçimlerde gökten iyi sonuçlar mı bekledik? Hani okus pokusla mı düzelecekti her şey? Düzelecekti de bunun için mi çıkan sonuca şaşırıyoruz?

Çizilen tabloya göre, görünen köydü geldiğimiz yer.

Bunca yozlaşmanın ardından, şimdi yeniden toparlanılabilir mi onu düşünmeli aklıselim herkes? Umut bu ya... İnanmak her şeye karşın güzel!

Üzgünüm çok.
Dostlukla.

Z.S.T.