ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

 BİR BAŞKA NAZIM

        Güncel siyasetin gittikçe çekilmez olan ağır havasından uzaklaşmak istediğimde kitaplara sığınırım. Örneğin; Ahmet Günbaş’ın dost kokan ya da Halim Yazıcı’nın antik Ege’nin inceliklerini süzgeçleyen şiirleri alır götürür beni.

        O, evlerimizin çağrısız konukları olan ve adına “medya” denilen gazete, televizyon ve radyolarıyla bizi yönlendirmeye çalışanların önerdiği “çok satan” namlı kitaplara pek yüz vermem. Okuyacaklarımı kendim seçerim.

        Bazen, yıllarca önce çıkmış bir kitaptır okuduğum. İlk baskısı 1998 yılında yapılmış, Kemal Yalçın’ın “Emanet Çeyiz”i gibi. Mübadele insanlarının acıları ve insancıllığını öylesine güzel anlatmış ki Kemal Yalçın, bitirmeden elden bırakmak, duygulanarak gözlerinizin yaşarmasını engellemek olanaksız. Kitap çıkalı on dört yıl olmuş olmasına karşın yeni elime geçmiş olmasına hayıflanarak okudum.

        Kitabı yaşayarak yazanların yazdıkları bir başka oluyor. Bunlardan birinden söz edeceğim şimdi. Nazım Sılacı’dan.

        Üç yıl kadar önceydi. Bir yerlerden “Asılı Kalan Hayatlar” adlı bir kitaba ilişkin bilgilendim ve kitabı alıp okumak istedim. Çevremde bulamayınca İstanbul’un gerek Beyoğlu, gerek Kadıköy ve Beşiktaş’taki tüm büyük kitapçıları dolaştım, bulamadım. Son çözüm internetti. Orada buldum ve ödemesini yaptım. Ertesi gün bir e-posta. “İstediğiniz kitap kalmadığından ödemeniz iade edilmiştir.”

        Yılmadım. Sonunda yine internetten yazarını, Nazım Sılacı’yı buldum. Kitabı kendisinden istedim. Birkaç gün içinde kargodan biri imzalı 10 kitap birden geldi. Sonrasının öyküsü uzundur. Kitapları dostlarıma hediye ettim, ücretini de yazarına zorla verdim.

        Bu olay Nazım’la aramızda bir yakınlık oluşturdu. İnternet ve telefonla görüşmeye başladık.
Bu yılın başında Nazım, ikinci kitabını; SİNOP’TAN GEZİYE SESLİ İTİRAZ”ı çıkardı. Kitabı hemen edindim ve bir solukta okudum.

        Bu iki kitap hakkında kısa bilgi vermem gerekirse “Nazım’ın direniş yaşamının özetidir”  diyebilirim.

        Asılı Kalan Hayatlar’da 12 Eylül döneminde, idam mahkûmunun aynı dosyadan idam alan kendisinden önceki dört kişinin gerçekleşmiş idamı sonrası – kendisini- anlatılıyor. Her sabaha karşı kendi infazının gerçekleşebileceği duygusuyla en yoğun ve inanılmaz zor koşullardaki yaşam… Her şeye karşın direnebilmenin gerçekleşebilmesi...

        Asılı Kalan Hayatlar, Sinop cezaevinde kalıyor. Sonrası ise Sinop’tan Gezi’ye Sesli İtiraz’da geriye dönüşler ve Gezi sürecini İstanbul’da olayın içindeki pratikle anlatılıyor.

        Biliyorum, Gezi direnişi hakkında çok söz söylendi, birçok da kitap yazıldı… Bu kitapların kaçı olayın içinde yaşayanlarca yazıldı bilmiyorum. Bildiğim birçoğunun sıcak çatışmaların içinde değil, sıcak koltuklarında yazıldığıdır. Kimse alınmasın ama şöyle bir görüp, duyduklarını süsleyerek yazanları yeğlemem. Ben, olayı tüm duygusallığı, inanmışlığın özverisi ile yaşayanlardan dinlemeyi isterim. Çünkü ancak o zaman gerçeği yaşarsınız.

        Nazım, bunlardan biri. Eğer gezi eylemlerinin iç yüzünü öğrenmek isterseniz, o komplo ve darbe savlarını boş verin. Alın Nazım’ın kitabını okuyun. Üstelik de başlayınca bırakamayacağınız bir akışkanlıkla.

        Son olarak bir özel durumu da yazacağım. Nazım’la geçtiğimiz 27 Nisan’da yüz yüze tanıştık. 2014 İzmir kitap fuarının ilk günü. Daha açılış töreni başlamamıştı. Dostum, çocuk öyküleri yazarı Cebrail Sürücü ile fuarın girişinde buluşup, birlikte Nazım’ın bulunduğu standa gidecektik. Girişte arkadaşımı beklerken bir el omzuma dokundu. Döndüm. Karşımda Nazım…