ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

               

           GECE ORTASI YAZISI

        Yeni bir günün başlamasına beş dakika var. Ben bu yazıyı tamamladığımda yeni gün başlamış olacak.

        Karşılıklı camlarım açık ama en küçük bir esinti yok. Seferihisar’ın sıcağı hala sıkıntı yaratıyor. Belki sabaha karşı serinler. Keşke ülkemin serinlemesi de bu kadar yakın olabilse.

        Yeniden kan gölüne yuvarlanmamızı isteyenler olabilir ama bu kadar da kör parmağım gözüne olmaz ki.

        Cumhurbaşkanlığı seçimi bitti. Erdoğan koşarak tırmandığı Çankaya’dan nasıl bakacak? -Merak eden mi var?-

        Perşembenin gelişi, çarşambadan belli olurmuş. Erdoğan’dan demokrasi bekleyen, kurban bayramında aç kalandır.

        Yedi bin okul müdürü bir çırpıda değiştirildi. Okul müdürü olmanın tek ölçütü iktidara yakın durmak mı?

        Eğitim tarihimizin en büyük tasfiye operasyonunu gerçekleştiren Erdoğan, gelecek için umut verebilir mi?
Bir Ermeni yurttaşımızın çocuğu İmam Hatip’e kaydedilmiş. –Sevsinler sizin eğitim sisteminizi-

        Gezi direnişi ile ilgili bir videoda izlemiştim. Bir polis şefi “Allah yarattı demeyin” diye talimat veriyordu. Gezi direnişçileri karşısında “Emri ben verdim” diyerek acımasızlaşan Erdoğan, IŞİD için ağzını açamıyor. –Dindar ve kindar tanımlaması IŞİD için miydi?-

        Uzaklardan bir balıkçı motorunun patpatları geliyor. Aysız gecede, penceremde asılı kalmış yıldızlar ne kadar da yakın. Aydınlık sabahların umudu ne kadar da uzak.

        Sevgiye açız, acılara tok. Kim demiş “kaderdir” diye. Kendi yazdığımız alın yazılarımızın yadsıması bu kadar da kolay mı?

        El açtığımız gökyüzünden gelmeyecek güzel günler. Onu biz yaratacağız kendi ellerimiz ve emeğimizle.

        Bugüne dek bel bağladıklarımızı nasıl gömdükse tarihin mezarlığına, bugünün tiranlarını da gömeceğiz kuşkusuz. –Kim derdi ki; o, mutlak kaadir Evren, daha sağlığında uluorta aşağılanacak.-

 

        Sıcak. Sıcak. Sıcak.

         Serinletecek bir yağmuru görmeyeli aylar oldu.

        “Önce ekmekler bozuldu” bozuldu demişti Oktay Akbal. Yıl 1946. Dünden bugüne bozulmayan ne kaldı. Bana sorarsanız, “önce insanlar bozuldu” derim.

        Doğanın dengesini alt üst ettik. Ne zamanında yağmur var, ne de yağdığında sel yapmayanı. Adını duyup, kendisini görmediğimiz hortumlar artık günlük yaşamımızda.

        Ne dere bıraktık, ne ırmak. Kuşu kurdu bile suya muhtaç etmedik mi? Baraj kapakların açılmasının felaket yarattığı insanların bir de nükleer santral işlettiğini düşünmek bile istemiyorum.

        Karanlık, yeni bir güne evrileli neredeyse bir saat oluyor. Göz kapaklarımda hafiften bir ağırlık.

        Yine de güzelliklerden yana düşlerim. Çünkü yarına kalacak olanlar, güzellikleri ve barışı üretenler olacaktır.