ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

               GÜCÜ OLAN YÖNETİM BİÇİMİNİ DEĞİŞTİREBİLİR
               “Türkiye’nin yönetim biçimi nedir” sorusuna nasıl yanıt verilebilir ben bilmiyorum. Umarım bu yazıyı okuyanlardan bilen vardır.
               Ülkemizde Cumhuriyet olduğu, en azından hâlâ ve şimdilik doğru. Doğru da bu nasıl bir cumhuriyet? Kendine özgü ve demokrasiyi barındırmayan bir yönetim “cumhuriyet” olsa ne yazar, padişahlık olsa ne?
Ülkenin tüm kurumları işgal altında desek  “yalan” diyebilir misiniz?
               Cumhurbaşkanı alanlarda avaz avaz “Türkiye’nin yönetim şekli fiilen değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu durumu meşrulaştıracak yasal düzenleme yapılmasıdır” diyorsa ve bu açık açık anayasa ihlali olmasına karşın hiçbir kurumdan ses çıkamıyorsa ne yapılır?
Gerçek olan bir şey var: Gerek Cumhurbaşkanının açıklaması, gerekse özellikle Varto’daki fiili durum, var olan sistemin artık işleyemediğinin göstergesidir.
               “Zor, oyunu bozar” diye bir atasözümüz var. Yaşamın en temel kuralını anlatıyor bize. Gücü eline geçiren dilediğini yapıyor. Yasalar ve kurallar ise yalnızca güçsüzler için mi var?
               Var olan gerçeklik bu olduğunda barışçıl bir yöntemle yeni bir durumun yapılanması hayli zor görülüyor.
               Tüm bunlara neden olanın; 7 Haziran seçimlerinde mutlak iktidarını yitirmeyi hazmedemeyenlerin bulunduğu yargısı topluma egemen. El hak, ben de aynı düşüncedeyim.

               SARAYIN SOYTARISI
               Ülke bu durumdayken bir takım medya ve yazarlar yağcılığın vıcıklığında, dünyalıklarını yapmak için gerçekleri gizlemeye çalışıyorlar.
               Bir yazar. Daha birkaç yıl önce övdüğü, göklere çıkardığı “Bana göre Zekeriya Öz, demokrasi kahramanı cesur bir savcıdır” dediği Öz için, şimdilerde; “Yargıda, Emniyette bir cunta var. Zekeriya Öz de bu cuntanın içinde yer alan bir darbeci” diyor.
               Bu durum aklıma “Sarayın soytarısı” fıkrasını getirdi. Anlatayım:
Bir gün Padişah önüne konulan patlıcan yemeğini beğenmediğini belirtir. Soytarı hemen atılır:
               “Patlıcan zaten yenecek bir sebze değildir. Ne tadı vardır, ne tuzu. Zaten iyi bir şey olsa rengi siyah olmazdı. İçinde çekirdek bulunmazdı” gibi sözlerle dalkavukluğunu yapmış.
Aradan çok bir zaman geçmeden Padişah’ın canı patlıcan yemek istemiş. Soytarı yine atılmış:
               “Patlıcan, sebzelerin şahıdır. Her yemeği güzeldir. Hele karnıyarık ya da kızartması olursa, insan parmaklarını bile yer” demeye başladığında, padişah susturmuş ve sormuş:
               “Daha iki gün önce patlıcanın kötülemek için demediği bırakmamıştın, şimdi neden çark ettin?”
               Soytarı hemen yanıtlamış:
               “Hünkârım, ben patlıcanın değil sizin soytarınızım. Sizin beğendiğinizi över, beğenmediğinizi yererim.”
               Hey hak, memleket soytarıdan geçilmez oldu.

               ***
               HAYDİ SEÇİME
               Ülke bu ortamda yeni ve anlamsız bir seçime sürükleniyor. Seçim sonuçlarının bugünkünden fazla farklı çıkmayacağını anketler söylüyor. Peki; öyleyse neden seçime gidiyoruz?
               Ülkede sistem gerçekten değişmiş. Geçmişte “millî irade nutukları” dağları çınlatanlar, şimdi seçimle oluşan iradeyi geçersiz sayıyorlar.
               “Seçimler benim istediğim gibi sonuçlanmazsa, geçersizdir” kuralını taşıyan yeni bir sistem var artık.
               İki buçuk aydır düşmüş bir hükümetle yönetilme garabetindeyiz. Hükümet kurma çalışmalarının üzerinden otuz kusur gün geçmiş olmasına karşın bir arpa boyu yol alınamamış, üstüne üstlük ülkeyi savaş alanına çeviren kararları sanki hiç seçim olmamış da mecliste çoğunluğu varmış gibi alabilen bir hükümet varsa, gerçekten sistem değişmiş demektir.
               Sonuç: Yeni bir toplumsal uzlaşma kaçınılmaz ama bunu sağlayacak meclis yapısı henüz ortada yok. Demokrasiyi hiç anlayamayan MHP ve demokrasiyi yalnızca şekilden ibaret sayan bir AKP ile nereye gidiyoruz?

.

www.hitwebcounter.com