ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

MEKTUP

            Merhaba Dostum,
            Karmakarışık bir süreçten geçiyoruz. At izi, it izine karışmış. Bir yanda milyonlar sokağa dökülürken, diğer yanda caddelerde bombalar patlatıyor. Kim neyi ne için yapıyor ya da ne dolaplar çevriliyor, anlamak olanaksız.
            22 Temmuz’da bir seçim var. Seçimin yapılıp yapılmayacağı tartışması ise sürüyor. Seçim yapılabilme koşullarının belki de o güne dek ortadan kaldırılabileceği imaları medyada yer alıyor.
            İnsanlarımız, şeriatçı ve karşıtları üzerinden kamplara ayrılmak isteniyor. Doğrusu büyük ölçüde başarılıyor da.  Oysa gösterilen seçeneklerin bizim açımızdan bir farkı yok.
Bir korku ve karabasan içinde kalıyoruz. Daha birkaç ay önce kapkaç korkusundan sokağa çıkamazken, bugün bomba korkusu daha baskın geliyor.
            Ölüm gösterilerek, kansere razı olmamız isteniyor.

            Ülkemizde, AKP gibi çağdışı partilerin yönetimine zemin hazırlayanlar şimdi ondan kurtarmak için bizlerin yardımını istiyorlar. ABD nin “Yeşil Kuşak” projeleri uyarınca, Siyasal İslamı yeşerten, geliştiren, eğiten sanki kendileri değilmiş gibi, halkı sokaklara dökmeyi başarıyorlar.
            İmam Hatip okullarını neredeyse eğitimin temel okulları yapanlar, şimdi şikayetçi..
Anayasaya zorunlu din derslerini koyanlar, şimdi laiklik savunucusu.
            Meydanlarda “NE ABD, NE AB”  sloganları atanlara karşın, onları meydanlara çağıranlar ne Nato’dan çıkmayı, ne de IMF ve Dünya Bankası ile ilişkileri kesmeyi programlarına almıyorlar.
            İşe Miting çağrısı yapanlardan başlayalım:
            Daha mitingler başlamadan önce yazdığım bir yazıyı bu araya alıyorum

 

            NEDEN ORADA DEĞİLİM YADA BÜZÜK KİMDE VAR?

            Bugün 13 Nisan 2007 cuma. Günlerdir gazetelerde ve e-postama gelen –az sayıda da olsa- yazılarda bir çağrı var. Genelde tek kalemden çıkma olan yazıların kapsamı şu:
“Ben 14 Nisan saat: 11.oo de Tandoğan’dayım. Oradan Ata’nın huzuruna yürüyeceğim. Ülkeyi yaklaşan kabustan kurtarmak adına yurttaşlık görevimi yapacağım. Siz ne yapacaksınız.

Yıllar sonara torunlarınıza “Evet oradaydım” diye gururla anlatacak mısınız, yoksa çocuklarınız “Neden orada değildiniz?” diye sorduklarında başınızı öne eğecek misiniz?
Ben tehlikenin farkındayım ve 14 nisanda Tandoğan Meydanı’nda olmayı seçiyorum.”

Bu duygusal yazılmaya çalışılmış metinden ayrı olarak, gelemeyenlerin evlerine ve işyerlerine bayrak asmaları isteniyor.

            Çağrı her ne kadar ADD tarafından yapılmış olsa da arka planında CHP’nin ve 12 Eylül artığı YÖK ile “tek bayrak, tek ırk, tek inanç, tek dil” sloganıyla tüm farklılıkları yok sayanların desteği var. Bu karanlık güçlerin çağrıyı, aydınlık adına yapmaları da ayrı bir çelişki.
Miting çağrısı yapan düşüncenin İttihat ve Terakki ile başlayan, CHP ile süren ırkçı resmi bir ideolojinin sürdürümcüleri olması, bu ülkeyi kabusa sürükleyenlerin gerçek amaçlarını belirtmemeleri, düşünenlerin kafalarında “Acaba gene başımıza ne çoraplar örmek istiyorlar” kuşkusunu doğuruyor.

            Türkiye’de sol siyaseti ve sol vicdanı yok eden CHP ve koşutundakilerin bugünkü duruşlarının doğru olmasını düşünmek için safdil olmak gerekir.

            Siyasal islamın temsilcisi olan bugünkü hükümeti; antidemokratik seçim barajlarını savunarak işbaşına getiren kendileri değil mi?

            Tayip Erdoğan’ın, başbakan olabilmesi için Anayasa ve yasaları değiştiren, sudan nedenlerle Siirt seçimini iptal ettiren ve yenilettiren kendileri değil mi ki şimdi Cumhurbaşkanlığını önlemek için bunca gürültü çıkarıyorlar?

            Sol ve sosyal demokrasi adına gericilik ve ırkçılık yapanlar kimler? 12 Eylül artığı anti demokratik, baskıcı ve bilimsel özgürlüğü bile içermeyen YÖK’ü kimler savunuyor?
            Tarihteki Alevi katliamları kimler zamanında oldu?
            Madımak otelinin, et lokantası olmasına kimler seyirci kaldı?
            Çevresel katliamlar yapılırken, çevreyi korumak için savaşım verenlerin ne zaman yanında oldunuz?
            Ülkenin zenginlikleri, arsa fiyatlarının altında peşkeş çekilirken neredeydiniz?
            Ülkenin zenginliği olan çeşitliliklerin baskı altına alınması kimin politikası? Hrant Dink’in cenazesinde neredeydiniz? (Ben oradaydım.)
            Sokak ortalarında Devrimciler öldürülürken, gözaltında kayıplar olurken neredeydiniz?
Sendikalaşan işçiler sokaklara atılırken yanında olmayıp, Cumhurbaşkanlığı söz konusu olduğunda emek örgütlerinden değil, TÜSİAD kapılarında destek arayanlar kimlerdi?
            Köyler yakılıp, insanlar göç etmeye zorlanırken neredeydiniz?
            Etnik, dinsel, sosyal, cinsel, düşünsel farklılıkları nedenleriyle baskı altına alınanların ne zaman yanında oldunuz? Linç girişimleri karşısında neden sustunuz?
            Ve, Ülkenin geleceğini karartan 12 Eylül paşalarının yaptıklarının hesabının sorulması için ne yaptınız?
            12 Eylül Anayasasının tümüyle yok edilmesi gerekliliğini söylemeye cesaret ettiniz de bizler mi duymadık?
            Ben, yukarıda sayılan tüm savaşımların içinde oldum.  Ülkemin Cami ile Kışla arasına sıkıştırılmasına rıza göstermedim. Her zaman farklılıklarımızla BİR ARADA YAŞAMI savundum.
            BU NEDENLERDE SİZİN GİBİ KARANLIK İNSANLARIN ÇAĞIRISINA UYMAYACAĞIM.
            BİR ZAMANLAR HİTLER’İN DE MEYDANLARA BÜYÜK KALABALIKLAR İNDİRDİĞİNİ BİLDİĞİM VE KİTLELERİN DE KANDIRILABİLMELERİNİN OLASI OLMASI NEDENİYLE GELMEYECEĞİM.
            IRKÇILIĞIN GETİRECEĞİ KABUSUN, DİNCİ KABUSTAN DAHA AZ OLMAYACAĞINI BİLDİĞİM VE YALNIZCA DEMOKRASİDEN YANA OLDUĞUM İÇİN ORADA OLMAYACAĞIM.
            İNSANCA BİR YAŞAMI SAVUNDUĞUM İÇİN 1 MAYIS’TA ALANLARDA OLACAĞIM.
            SOLCU OLMANIN, AZİZ NESİN’İN DEDİĞİ GİBİ “TÜZÜK DEĞİL BÜZÜK GEREKTİRDİĞİNİ” BİLDİĞİM İÇİN EZİLENLERİN HAKLARINI ARADIĞI HER EYLEMİN İÇİNDE OLDUM, OLACAĞIM.

            Şimdi CHP ve DSP gibi bırakalım solu, solculuğu, sosyal demokratlığı; demokrasi ile hiçbir ilgisi kalmamış iki milliyetçi partinin ortaklığını bize sol olarak yutturmaya çalışıyorlar.
Bu kadar saf, bu kadar enayi miyiz?

            Yoksa “HAYIR BAŞKA BİR YAŞAM VAR”  diyerek; barışı ve kardeşliği içeren insanca bir yaşamın kurulmasından yana mıyız?

            Bence; biz bu deli gömleğini giymek zorunda değiliz.

            Sevgiyle Kal.
            Ayhan Altay
             24.05.2007

good hits