ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

 

 

YAZ GEÇER

          Dışarıda haylaz bir güz günü var. Yazdan aşırdığı güneşi serpeliyor üzerimize.Bahçede ayva ağacı dallarını yere eğmiş. Sararmakta olan ayvalarını gösteriyor kibirle. Nar ağacı ise sanki nispet yapıyor ayvaya, hızla kızartmakta meyvelerini. Asmalar boyamış yapraklarını güzün renklerine. Hüzün ekmekte gönüllerimize.

          Uzaklarda toplaşan bulutlar henüz ermedi yağmur ıslaklığına. Samos’un Siluetiyle aramızda deniz çapkın çapkın göz kırpıyor. Bir yerlerden pat patları geliyor pancar motorlu takaların.

          Kıyıda bir balık olta tutuyor. Çığlık çığlığa geçiyor bir martı sürüsü. İzboyu yırtılıyor denizin yüzeyi. -Artık çok uzaklarda kalan çocukluğumun kentini anımsatıyor, bir de ilk geçliğimin gözükara delikanlı günlerini-

          Sarı yaprakları kovalayan rüzgâr beklenen yağmurları getirmiyor. Toprak makineleri değil, su damlacıklarını özler oldu uzun süredir. “Beyaz ayran, yeşil otta gizlidir. Sarı inek aradaki bahane.” diye bir söz duymuştum. Susuzluktan kavrulan topraklar yeşil otları gizlediler. Sarı inek ne yapsın?

          Göz gözü görmeyen geceler de yok artık. Yıldızların altındaki sevişmeler de yok bu yüzden. Yeryüzünün sahte aydınlığında gizlendiler. Ne Göksu’da kayık sefaları, ne yıldızların altında yar ile söyleşenler ne de Heybelide mehtaba çıkanlar kaldı. Paranın dünyasında sevişmeler bile sahte artık. Dostluklar ise bilinmeyen gezegenlere gittiler beyaz atlarıyla.

          Kız kulesine meyve sepetleriyle gitmiyor yılanlar. Kredi kartlarıyla, borsa senetleriyle, peşin fiyatına taksit deyip peşinde indirim yalanlarıyla geliyorlar sokmaya. Offf, kaçmak ne kadar zor.

          İzmir’de, Kordonboyu’nda Rüzgârgülü bisikletiyle şiir uçuran Ramiz de yok artık. Kim avutacak hüzün dolu kıyıları.

          Sinop’ta, Kaleyazısı’nda karamsar bir hüzün çiseliyordur şimdi, berber İsmail’in ardından. –Çilingir sofraları öksüzdür akşamları.-

          Demirci Kazım’ın Erfelek’teki dükkânında demir dövdüğü zamanlarda kaldı şakalar.

          Ne olurdu, anılarımıza binip gidebilseydik yitirdiğimiz dostlara.

          Kaynanadili kaktüsler gibi toz yeşiline bile razıyım. Türbe yeşili dolu kafalardan mı gelecek umut. Ummayın, umsuluk olursunuz.

          Kazandığımız ama yitirmiş olduğumuz halkoylamasının üzerinden beş ay bile geçmedi daha. Yıllar geçmiş gibi duyumsamaktayım. Değişim umududur bizleri tutan ayakta. –Öyle ya; değişimdir dünyanın anayasası. Kim durdurabilir ki?-

          Şair bir dostum aradı dün akşama doğru. Boztepe’den Ordu’yu izliyormuş. “Boztepe’ye varmalı/ şu Ordu’ya bakmalı” türküsünü anımsadık birlikte. -Türküleri Anadolu gibi kokan, başka ülkeler de var mıdır acaba?-  Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun; “Ne zaman bir köy türküsü duysam, şairliğimden utarım.” dizesi geldi aklıma.

          Eskiden dövenle sürülen harman yazları vardı. Köy türküleri, ayran testileriyle birlikte o harmanlarda kaldılar. Şimdilerde çevre sorunları oluşturan kaplarda satılıyor ayranlar. Ne tadı o tat, ne sunumu o sunum, şimdilerin uyduruk müzikleri de öyle…

          Özgürlük duygusu vermeyen buğulu mavi göklerde aradık bulutları, yoktular. Süpersonik –ne demekse?- uçaklara kaldı gökyüzü, romantizmle inatlaşarak. –Sahi, neden romantiktir devrimciler?-

          Yenildik, paranın egemenliğine bir kez daha. Ama daha savaş bitmedi. Ya mavi gökyüzünü geri alacağız, ya da yok olacağız birlikte. Yenilirsek, her şey için çok geç olduğu o zamanlarda, paranın bir işe yaramadığı anlaşılacak. 

          Göksu’dan mehtaba çıkılmıyor artık. Roketlerin gürültüleri taşıyor doymazları.

          Amerikalılar pislediğinden beri ay altında sevişmiyor vurgunlar. –Oh, en azından yıldızlar parsellenemedi daha.-

          Güneşi tana dikmiş şafağı yasaklayanlar. Oysa şafak yine söker ve aydınlatır yeryüzünü de, vicdanları zifiri karanlık olanları ne etsek?  –Gönlü kara olanın ak sevdası olur mu?-

          Fındık, kabuğuna sığar; kale kapısından sığmazmış. Ya kabuğunu çatlatıp çimlenen bademe ne diyeceksiniz? –Sizin içinizde de gizil güçler kalmış mıdır umutlar için?-

          Biliyorum. Yine de kızıl güz gülleri ve sardunyalar açıyor bir yerlerde…

           AYHAN ALTAY

good hits