dumansızlar
SESLİ EDEBİYAT DERGİSİ
27 MAYIS 2006 GÜNDEMİ
Masalcı'dayız. Bu küçük ama sevimli bir kitabevi. İçinde yine küçük bir oturma alanı var ama biz kitapların arasında oturmayı yeğliyoruz.
Ev sahibimiz çocukluk anılarını derleyip yazdığı "Ben Eskiden Çocuktum" adlı kitabın yazarı Hacer Kılıçoğlu. Bize "Masalcı" 'nın öyküsünü anlatıyor. "Edebiyat, masalla başladı" diyor. Sözü kitabının öyküsüne ve çocukluk anılarına getiriyor ve ilk gündemimiz oluşuveriyor: "Çocukluk anıları"
Ahmet Günbaş, İzmir'i öne çıkararak çocukluğunu anlatıyor. Alsancak'ta, doğduğu sokağın, bu gün viranelik olduğunu, bu güne dek yaşadığı üç sokağın da artık olmadığını öğrenirken, kent yöneticilerinin vefasızlığını kazıyor beynimize.
Şimdi artık olmayan, İzmir'in eski cennet köşelerinden mitoloji "Halkapınar Gölü" 'nden, kurutulmasının acımasızlığından söz ediyor. Bir de öneri getiriyor: "Gölün doğum tarihini bilmiyoruz bari ölüm tarihini, gölün bulunduğu yere dikilecek bir levhaya yzalım" diyor.
Sonra Çocukluk düşünü açıklıyor: Dama konan uçak.
Bize, "Afacan" şiirini okuyor.
Halkapınar gölü ile ilgli bir anı da Ali İşçimen'den dinliyoruz.
Selçuk Oğuz; İzmir Kuş Cenneti ile ilgili anılarını anlatıyor. "Kuş Cenneti" adının kuşlar geldikten sonra konulduğunu öğreniyoruz.
Mavisel Yener. Anlatılanların kalıcılığı için yazıya dökülmesi gerekliliğinden söz ediyor.
Yakın zamanda bulunduğu Ankara'da sosyal yaşama gerici ve şeriatçı etkinin endişelenecek boyutlara ulaşmış olduğunu, bunun yazın-ekin alanında da etkileri olduğunu belirtiyor.
Bitişik yazıya geçişin, arapçanın yazımına benzemesinden kaynaklandığını belirterek, yüreğimizi daha da karartırıyor. Bitişik yazıyla okuma yazma öğrenen çocukların kitap okuyamadıklarını belirtiyor.
Bundan sonra; gericilik, ulusalcılık (milliyetçilik), danıştaya yapılan saldırı sonrası durum, emek ve demokrasi konularında bir beyin fırtınası oluşuyor ve ne yazık ki, güzel ve olumlu başlayan söyleşimiz yurt gerçekleri karşısında soğuk bir duş altında kalıyor.
Yine başa, Masalcı'ya dönüyoruz. Sunay Akın'ın masalcıdaki "sarma" anısını öğreniyoruz.
Söyeleşi sırasında içtiğimiz çaylar ve pasta ve çörekler için Masalcı Hacer'e "sağol" diyerek ayrılıyoruz.