dumansızlar
SESLİ EDEBİYAT DERGİSİ
20 EKİM 2007 GÜNDEMİ
Saat 11.oo'de Yakın'da buluşuyoruz. Birlikte kısa bir yürüyüşle Karacasu Vakfına geliyoruz. Kapılar kapalı. Arka kapıya dolaşıyoruz, o kapı da kapalı. Umutsuzca zile basıyoruz. Kısa bir süre sonra önce içeriden bir ses geliyor, ardından kapı açılıyor.
Dar merdivenlerden iki kat çıkıyoruz. İkinci katta önden giden Bekir ve diğerlerini bulamıyoruz. Bir ikirciklenmeden sonra Diğer tarafın merdivenlerinden aşağıya iniyoruz. Alt salondalar.
İki hafta önce bize gösterilen salon hazır değil. Bu nedenle toplantımızı girişteki salonda yapıyoruz.
Karacasu Vakfı yeni evimiz olmaya aday. Ayrıca Sağlıkçılar Lokali de diğer bir seçenek. Karar veremiyoruz.
Toplantı saat10.20'de kahkahalarla başlıyor.
Toplantılarımıza uzunca bir süredir katılamayanlardan bazıları yeniden aramızda.
Cebrail sürücü söze girerek son yıllardaki çevresel felaket oluşturan, özellikle altın arama etkinliklerini gündeme taşıyor.
Bekir Yurdakul, İzmir'de bir radyoculuk dergisi çıkarmaya hazırlandıklarını söylüyor. Adı "BATI SÖZ" olacak bu dergi için katkılarımızı beklediğini söylüyor. Özellikle radyoya ilişkin anıların iletilmesini istiyor. Batı Söz'ün adresini, 847. Sokak No: 28/207 Kemeraltı, telefonunu: 483 11 01 olarak açıklıyor.
Erdoğan Aytekin bir radyo anısını anlatıyor.
Mevlut Kaplan; toplantılara katılamama nedenlerini anlatıyor. Azerbaycan'da aldığı ödül ile "Fahri doktor" unvanına ilişkin anılarını anlatıyor. Azerbaycan'da Şair ve Yazarlar için ayrıcalılar olduğunu, gömütlüklerinin ayrı olduğunu, gömütlerin ise anıtsal olduğunu öğreniyoruz.
Daçta Belediyesinin düzenlediği ve kendisinin de katıldığı etkinlikler hakkında bilgi veriyor. Bu arada, Datça'nın sokaklarına dünyaca ünlü şairlerin adlarının veridiğini öğreniyoruz.
Atilla Er: Kibatek hakkında kısa bilgi veriyor. Şair padişah Hüseyin Han'ın o dönemde bile tek eşliliği savunduğunu, kendisinin bu kurala saygılı yaşadığını söylüyor.
Azerbaycan'da yazarlara bir kart verildiğini ve bu kartla birçok hizmeti ücretsiz alabildiklerini bildiriyor.
İzmir'deki yazar örgütlerinin dağınıklığı üzerine tartışma açılıyor.
Kamil Sürek, kendi konumuna ilişkin bilgilendirme yapıyor.
Ayhan Altay, "Gündoğdu" şiirini okuyor.
Ahmet Günbaş, aşağıdaki fıkrayı anlatıyor.
"Anadolu'da bir küçük yerleşim yerinin futbol takımını her nasılsa ünlü biri çalıştırıyormuş. Takım ligin son maçına çıkacak fakat maç yaşamsal önemde. Maç kazanılmadığında takım küme düşecek. Ön çalışmada takımın bel kemiği savunma oyuncusu sakatlanır. Umarsız, yerine gençler arasından biri alınacaktır. Sonunda Mehmet'in oynamasına karar verilir.
Çalıştırıcı Mehmet'i karşısına alır, ona:
-En iyi oyuncumuzun yerine oynayacaksın, bu senin hayatının maçı. Benim kariyerim için de çok önemli, bir maç. Biliyorsun başkanımızın da kalp hastalığı var, küme düşmeye dayanamaz, ölür. Ayrıca, oyunun sonunda dolgun bir pirim var. Senin içinde iyi bir gelecek oluşur.
Gibi sözlerle Mehmet'i hem motive eder, hem de baskılandırır.
Bu baskılara dayanamayan Mehmet patlar:
-Başlarım orda oynayacak Mehmet'ten. Der.
Oğuz Tümbaş bize bir şiirini okuyor.
Atilla Er, "Ocak" şiirini okuyor.
Mukadder Özakman, önce bir çocukluk anısını anlatıyor, ardından bir taşlama ve "Afrika" adlı şiirini okuyor.
Ali İşçimen, Faşist Franko'nun gençleri nasıl öldürdüğünün anlatıldığı Rodrigo'nun gitar konçertosunu ilk kez radyodan nasıl dinlediğini anlatıyor.
Mesut Tim, Karadeniz'de (Artvin'de) açtığı ve açılmasını planladığı kitaplıklardan söz ediyor.
Erdoğan Baysal, askerde yazdığı bir tiyatro oyununa ilişkin anısını anlatıyor.
Bekir Yurdakul toplantıyı 3 Kasımda buluşmak dileğiyle kapatıyor.NOT:
3 Kasım günü İstanbul yolunda olacağım. Nisan ayındaki toplantılarda görüşmek üzere tüm dostlara iyi kışlar dilerim.
AYHAN ALTAY