dumansızlar
SESLİ EDEBİYAT DERGİSİ
17 MAYIS 2008 GÜNDEMİ
Günün Sözü:
"Öğretmenin ayakkabısının altı yırtık da olsa, üstü boyalı olmalıdır."
Yer: Karacasu Vakfı.
Bugün yine azız. Bekir Yurdakul ve birkaç arkadaşımız Karaburun'da bir etkinliğe çağrılı olduklarından aramızda değiller.Güncel söyleşiler ve duyurulardan sonra Ayhan Altay, başbakana yanıt niteliğinde yazdığı ve toplantıdan bir gün önce yayınlanan " Adana'nın yolları" başlıklı yazısını okuyor.
Bu arada çayları kendimiz hazırlıyoruz. Kendimize hizmet ediyoruz.
Ali İşçimen, sağlık sorunlarını gündeme taşıyor. Konu, yeni yasa ve ücretsiz sağlık hizmeti üzerinden, yolsuzlukları da içerek biçimde tartışılıyor.
Günbaş, Allianoi'den söz ediyor. Çevre sorunlarını ile kültürel değerler üzerinden söyleşi sürüyor.
"Egeli Martı" şiiri okunuyor.
Cebrail Sürücü söz alıyor. Başbakanın ez üç çocuk çağrısı üzerine yazdığı yazıdan söz ediyor. Başbakana ironik bir yanıt içeriyor yazdıkları. (yazıya http://www.ayhanaltay.net/yazi0093.HTML adresinden ulaşabilirsiniz) Yazıyı biraz daha değiştirerek Çiğli'de yayınlanacak bir yerel basına da verdiğini söylüyor ve anımsayabildiği kadarıyla yazıyı dillendiriliyor.
Konu bir mayıs'a geliyor. Yine ironik yaklaşımlarla konu tartışılıyor.
Ali İşçimen "Gezginci Karmaşık" şiirini okuyor.
Savaş ve barış üzerine konuşuluyor. Akan kanın durdurulmasından, Öğretmenler gününün sahteliğinden, binlerce öğretmenin zındanlarda işkencelerden geçirilişini maskelemek amacıyla konulduğundan, giderek iyice yozlaştığı, bir hediye günü durumuna geldiğinden söz ediliyor.
Konu Anneler gününe geliyor. Cebrail Sürücü annesine, anneler günü nedeniyle yazdığı şiiri okuyor. Şiiri bitirme sınavlarında nasıl okuduğunun öyküsünü anlatıyor.
Fikri Sağlar'ın ülke gündemine soktuğu "dosya" tartışmasını dumansızların gündemine Ayhan Altay getiriyor. Konu buradan yolsuzluklara ve devlet olanaklarının nasıl kişisel hizmetler için kullanıldığına ve yolsuzluklara geliyor.
Ahmet Günbaş "Yenikapı Önünde" şiirini okuyor.
Türkçe ve Rumcanın uyumu ve birlikteliğinin güzelliklerinde yola çıkılarak iki halkın özünde olan yakınlığının emperyalistlerce nasıl bozulmak istendiğine dek uzanan bir söyleşi gelişiyor. Söz,Faize Özdemirciler'in "Rumca Küstüm, Türkçe Kırıldım" kitabına kadar uzuyor.
Ahmet Günbaş, İzmir yangının halkla bir ilgisi olmadığı üzerine bilgilerini paylaşıyor. Yangını çıkaranların, Rumların kaçma güdüsünü geliştirmek amacıyla çıkardığından ve kaçmaya çalışanlarda alınan ücretlerden söz ediyor. Söz, buradan Dido Sotiriyu'nun yazdığı "Benden Selam Söyle Anadolu'ya" adlı kitabina, oradan da 12 Eylül dönemi Diyarbakır Cezaevinden öykülerin bulunduğı "Kamber Ateş Nasılsın?" kitabına geliyor.
Mübadele'ye ve yaşanan acılara ilişkin konuşmalardan sonra;
Toplantı yeniden buluşmak dilekleryle bitiriliyor.
GÜNÜN ŞİİRİ:
YENİKAPI ÖNLERİNDE
Yenikapı önlerinde pirinç yüklü gemiler
fahiş bakışlarla süzerken kıyıyıGörünen odur ki Mütareke'den menkul
kaşkaval toplarıyla işgalciler
dikilir başımda makus talihiminEzelinden pilavsız/arkasızdır bu halk
Han-ı Yağma'dan beri inim inim
tuzukuru lapacıların elinden üzüm hoşafına talim
daha dün kargatulumba derdest edilmiştir Taksim'de
sığınırken Sis'ine ketum İstanbulDerin kuyruklarla hizaya getirilmiş gönüllüler
kıçındaki donu yamayacak kadar kadar beylerin yelkenine
cascavlak haliyle destanlar yaratmaya hazır
özveri manyağıdırlar rotasından emin
Ezelinen canı ucuz, lokması helal, sütü sebil
çalakaşık kaymağına saldırılırSahi,
hangi tarih okulundan mezunmuş bunlar, sorulacak?..
Cop verip ekmek alsak
bibergazı verip oyuncak
panzer verip daha neler...
-ki yaşamak ilan_ı aşk gibi okunsun!-Yenikapı önünde pirinç yüklü gemiler
sularını yaralıyor onurumuzunAHMET GÜNBAŞ