Skip to: Site menu | Main content

EŞREF KARADAĞ

ÖZGEÇMİŞ

1964 yılında İzmir' Kiraz ilçesinde doğdu. A.Ü. Kazım Karabekir eğitim Fakültesi, Ağrı Eğitim Yüksek okulu'nu bitirdi, Anadolu üniversitesi, AÖF Türkçe bölümüyle lisans tamamladı. 1986 yılından bu yana yurdun değişik yerlerinde öğretmenlik yaptı. Sürdürüyor.
            Şiir, öykü ve oyun çalışmaları var. Şiir ve öyküleri "Öğretmen Dünyası", "Yaba" ,"Karşı", "Damar", "Kıyı", "Çalı", "Güneş", "Lacivert", "Parmakizi" gibi dergilerde, "Yangın" ve "Göç Mevsimi" adlı oyunları da TRT Radyo-1'de yayımlandı. Halen çalışmalarını sürdürüyor.
            Dil Derneği, Edebiyatçılar Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği, Eğitim-Sen üyesi.
            Evli. 2 Çocuk babası.

ÖDÜLLERİi

YAPITLARI

ÖRNEKLER

 

OTTEPEL*

şehir rengindeydi kasabalı aşklarım /yalan
can çekişirken yüreğim nasırların işgalinde
sustuğum şarkılarda saklıyordum
dar (z)amanlı korkularımı
cenaze arabaları gibi umarsız / kayıtsız
sırtlamıştım yaşamın ölü tarafını
çok boyutlu yalnızlıklar kundaklarken
tümcelerimin (g)izli öznelerini
ikinci el bir yaşamaktı / yaşlanmaktı sessiz günün terkisinde
tesbih tanesi mevsimlerden kimliğimde kalan


sesine dokunduğumda çözdüm baharı / inan
aşktı altıncı duyu
güne çıktı / sana çıktı
tipiye tutulan masallarım
yasaksız bahçelerde kuşluk vakitleri
ıslıkla tırmandı kiraz ağaçlarına bir çocuk
çözüldüm tutunduğum geceden / er(i)dim
gecikmiş bir ırmağım şimdi kıyılarına dayanan

ötesi diyeceksin
ötesi dayanılmaz bir talan



*(Rusca)Donun çözülmesi, buzun erimesi. Kruşev'in iktidarda olduğu yıllarda, Stalin döneminin katılıklarını hafifletmek amacıyla getirilen serbestlikler için kullanılan bir sözcük.

 

UĞURLAMA

kapıda eylül / şiirlerde gülüşün var
dar geliyor yüreğime
eski şarkılardan biçilmiş sonbahar


sessizce giderken ağustos böcekleri
ansızın çalar / sensizliğe kurulu saatler
yorgun düşerken şehir ve aynalar
gizlice ağlar ağustos
günaydın sonbahar
sevdamın sessiz tanıkları / dağlar
ölesiye suskunlar
hangi romana sorsam / hangi çocuğa
hangi sokağa gömsem gölgesizliğimi
mezarı sonbahar


demek toplandınız / gidiyorsunuz
yolunuz açık olsun kırlangıçlar


kapıda eylül / kuşlarda gidişin var
zor geliyor / sensiz
bu kaçıncı sonbahar

Ağustos, 2005 / İzmir

 

GÂVUR İZMİR*

acının çarmıhına gerilmiş bu şehir
nereden baksan nasıl tutsan
düşler acısı
kadın-erkek ve kutsal aşk adına
sövsem / adım dokuza yuvalanır
taksi şoförlerinin yalancısıyım
ölüm arkadan sokulurmuş çocuklara
gecenin maskesini takıp aydınlığa

bağışla beni ey sevgili / insanlık adına
unutmak istiyorum bildiğim her şeyi
sevdanın kaldırma kuvvetini
gözlerinin sen çekimini
karekökünü özleminin / bakışlarının hacmini
yeniden yazıp duvar gazetelerine
gözyaşı topluyorum karanlık sinemalardan
sessizce koparken makarasından aykırı düşler

her şair kendi şiiriyle asılır yaşama
kendi gölgesinde büyürmüş ayrılıklar
ne zaman ekmeğin özgül ağırlığını düşünsem
kırkında bir baba sokulur sığınağıma
biraz tütün biraz pişmanlık kokar elleri

ve bu şehir  
mutsuzluğun yasal dayanağını
kutsal kitaplarda arar hâlâ

gâvurluğundan olmalı

 

* Zat-ı Muhteremin söylediği en güzel sözdür.
İzmir, Aralık 2006

 

 

 

SEVİ YORULMUŞ

-ne diyorduk Kazım usta?-

seviyormuş
uğrunda ölürmüş gözünü kırpmadan
bir şey anlamadım bu masaldan
uysa bile huyu huyuna
çekmek için (b)alıkları yaşamın dümen suyuna
kavgadır aslı / çırpınma
döner sırtını en küçük bir yoklukta
-elveda-
yüz kasları anlatır her şeyi
aşk hiç yaşamadı bu dünyada
istersen gülümse bu anlattıklarıma


seviyormuş
yaşayamazmış sensiz /unutma
"ben senden daha çok..."
kapıdadır zamansız kavga
nasıl da yol alırız bu yarışta
karasularına her varışta / tam sırası
"canım, eğer beni seviyorsan..."
sus / ne olur yapma
hep kandırıldım bu pazarlıkta
sen duy da inanma


seviyormuş
ah / yine yanlış yazdım baksana
düzeltiyorum beni bağışla
sevi yorulmuş
sevi yorulmuş
bu anlamsız yarışta


-ne diyorduk Kazım usta?
rakım bitmiş doldursana

Mayıs, 2005 /Kiraz