dumansızlar
SESLİ EDEBİYAT DERGİSİ
ALİ İŞÇİMEN
ÖZGEÇMİŞ
NOT: Diğerlerinden ayrı olatak sayın İşçimen'i kendi anlatımıyla tanıtmayı yeğledik.
1946 yılında İzmir'de doğdum. Babam bir demiryolu işçisiydi, annem bir ev uğraşanı. Dualar vardı yüreklerinde ve çağdaş Cumhuriyet olguları. Ne güzeldi. öylesi bir bahçede filizlenmek, kömür ateşinde papatya suyunu kaynatıp ilaç yerine içivermek.
İlkokul geldi gteçti, bir dördüncü sınıf anısı geçmedi belleğimden. Doğayı tanımlayacaktık bir düz yazı denememizde. Benim yazımın içine şçyle bir tümce düştü: "Rüzgar saçlarıma dolanırken, ılık güneş sanki yüzümü öpüyordu." Öğretmenim de benim yanaklarımı öpmüştü. Altmışlı yıllarda İzmir Namık Kemal Lisesi, unutamadıklarımla buluştuğum yer. Yazın ve Ekin öğretmenimiz Fuat Edip Baksı, bize kendi dizelerinden okurken bazen: "Bir Bahar Akşamı Rastladım Size."
Yetmişli yıllara yaklaşırken, Ankara'ya uçtum sabah 07.30 ekspres treniyle. Ankara Üniversitesi, DTC Fakültesini kazanmıştım, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümümdü, kitaplara gömüldüğüm. Babasının hayaletiyle surlarda söyleşen Hmlet'le tanıştık. Hem zor, hem güzel günler geçti. Ankara caddelerinde, ulusal birliğin ve bağımsızlığın gençlik ateşinde haykırıyorduk: "Evine dön Amerika, evine dön." Sokak aralarında gençleri birbirine kırdıranları hiç bağışlamadım.
Yıl 1973, İzmir Bergama Lisesi'nde İngilizce öğretmeniydim artık. Taş duvarlı binanın bilgece duruşu, öğrenciler özgür burçlarında zamanın ve yıllar sonra sevgili Halim Yazıcı'nın boynuma sarılışı. Evlendim o sıralarda, sevgili eşim Harika Hanım'la Akrapol rüzgarlarının tınısına kapıldık. Seksenli yıllarda İzmir Cumhuriyet Lisesi müdürü oldum. Bir bahçede ayrılık, ötekinde buluşma. Öğretmen arkadaşlarımla, öğrencilerimle birlikte direndik taze fidanları solduranlara. Kızım İpek ve oğlum Ozan, boy atıyorlardı o sıralarda.
İzmir Karşılay'da Cumhuriyet Mahallesi. Mürşide Altınçubuk Ortaokulunun merdivenlerini tırmandım, sürgün öğretmenliğimle. Kalıcı dostluklar edindim burada, şiirler denedim zaman zaman. 24 Kasın yarışmalarında ödüllerim oldu, arkadaşlarımın, öğrencilerimin ellerinde bıraktığım. 2001 yılında emekli oldum bu okulumdan, hiç kopmaksızın.
Şiirleri sürdürdüm içimden geldiğince, aşkı, doğayı, yaşamı, emeği gözlemlemeye çalıştım kalemlerin ucunda. Yeni dostlarla tanıştım şiirlerin, öykülerin, romanların arasında. İzmir'in değerli ozan ve yazarları öyle derin yerleştiler ki yüreğime, gel de sevme yaşamayı. Atadost yayıncılıktan 'Sen Yaşamaksın' adlı şiir kitabımı paylaştım onlarla ve tüm dostlarımla. Buluşan yürek dostlarımın tanımı 'Dumansız', bakışımıza şöyle bir dalarsanız bizi hemen anlarsınız.
Sonra uğraşımın arasına öykü denemeleri girdi, genç fidanlar için. Onların yaşamlarına konuk oldum, aynı sudan birlikte az mı içmiştik. Kırılmasın gençlerin umutları desem, boşanı mı söylemiş olurum dileklerimle, ulusal birliğin yaralar aldığı bir dönemde, sevginin, saygının, emeği mutlandırmanın düşlerini mi kuruyorum yoksa. Benim evim, Karşıyaka Bahçelievler'de. Tüm dostlara hazır, ortasından, şekerlisinden birer fincan kahvelerim.
SEN YAŞAMAKSIN
Sen, kanatları rüzgar,
gözleri sokak lambaları.
Elleri, binlerce yıl üretken,
evren kadar kocaman.
Bazen varoşlarda bir türkü,
Bir ışık duvarlara, beyaz badanalı.
Bir güvercinsin belki sen,
evleri pencere kenarları.
Belki de yüreğisin umudun, kocaman.Sen, solmuş başucu resimlerinin,
"merhaba ayrılık" diyen bakışlarısın
Ya da yeni doğmuş bebek gülüşleri.
Sen, düğümüsün sıkı sıkı sevgilerin,
Sen, meydan okumasın yazgılara.
Belki de gizlerisin avuç içi çizgilerimin.
Sen dostum, gizli söz verilmişlerimsin,
Sen, yarınsın, yarından sonrasısın.
Bir simitçi tablasının yorgunluğu,
Bir kolunda hüzün, diğerinde sevinç,
Tur atansın sokağımda akşam üstü.
Sen yaşamaksın.