dumansızlar
SESLİ EDEBİYAT DERGİSİ
Öteki - ler ve Bebek - ler
"..Oltaya takılanlar lezbiyenler, fahişeler, anarşistler, anneniz, babanız, siz, çocukluğunuz, olamadıklarınız, oldurtulduklarınız, özlemleriniz, hayallerinizi, rüyalarınız ama en çok da karabasanlarınız.."
"Anadolu yakası sanatsal mekanlarına bir yenisini daha ekledi. Açılışı adına yakışır bir şekilde, geçtiğimiz ayın sonunda bir 'karnaval' edasıyla gerçekleşti. "Atölye Karnaval" daki karnaval o kadar şenlikliydiki, tabii ki ilan edilen açılış saatleri geceye doğru evrildi. Bütün karnavallarda olduğu gibi! Dileğim odur ki birinci yaşını ve sonraki yaşlarını da aynı coşkuyla kutlarız..."
bugünbugece.com'daki 3 Şubat 2011 tarihli ve "Moda'da Karnaval" başlıklı yazım bu paragrafla başlıyordu. Daha doğrusu Karnaval'ın açılışını bu cümlelerle müjdelemiştim size.
25 günde açılan yeni kültür sanat mekanımız 'eline çabuk'luğunu sürdürdü. Açılışının ardından çok kısa bir süre geçti geçmedi, ilk ürününü verdi Karnaval: "Bebek - ler!" Hangi ara çalıştınız, nasıl oldu demeye kalmadan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ndeki prömiyerin ardından Bebek - ler yolculuğunu sürdürmeye devam ediyor.
Oyunculuk ve sahneye konuş biçimine gelmeden önce Handan Gökçek'in metninden söz etmek istiyorum sizlere.
İşte bir ipucu:
"..Öyle bir rüzgâr geçsin ki içimden. Daha önce hiç kimsenin tenine dokunmamış olsun. Babama dokunmamış olsun mesela. Bu eve hiç uğramamış olsun. Beklediğim hiçbir sokaktan geçmemiş olsun. Hiçbir kadının saçlarını dağıtmamış olsun. Senin teninde dolaşmamış olsun. Öyle bir rüzgâr geçsin ki içimden bütün uzaklar bana gelsin... Ninem gelsin, çocukluğum gelsin, bütün ölü bebeklerim gelsin..."
Bu alıntıdan da anlaşılabileceği gibi Gökçek'in dilinde şiir var. Mutluluğun resmini yapan bir şiir değil bu. Acısı ve özlemiyle dilinizde kekremsi bir tat bırakan bir şiir... Metin, kabuk bağlattığınız ya da kabuk bağlatılan yaralarınızı kimi zaman kırmızı ojelerle, kimi zaman küt parmaklarla, kimi zaman da bebek elleriyle önce sulandırıp sonra da kanatıyor. Ama oyunun sonunda beyninizdeki irinle vedalaşıyorsunuz.
Oltaya takılanlar lezbiyenler, fahişeler, anarşistler, anneniz, babanız, siz, çocukluğunuz, olamadıklarınız, oldurtulduklarınız, özlemleriniz, hayalleriniz, rüyalarınız ama en çok da karabasanlarınız...
Ötekiler var Bebek -ler'de! Yok sayılanlar, varla yok arası Araf'ta sallananlar, erkek egemenler, kadın egemenler, egemen kılındıklarını bilmeden hegemonya sürdürenler!
Kaba bir okumayla sadece kadın meselesini irdeliyormuş gibi görünen metin, daha açık bir algıyla bakıldığında aslında hayatımıza yayılan faşizmi deşifre ediyor. Metnin ilk halini okuduğumda da bu unsurlar vardı. Ancak Tolga Yeter'in rejiyle birlikte yaptığı metin düzenlemesi, bütün bu yukarıda saydığım unsurların seyirci tarafından daha açık okunmasını sağlıyor. Bu da tabii ki çok önemli bir tehlikeyi, oyunun yanlış okunma tehlikesini bertaraf ediyor.
Yine rejiye baktığımızda her şeyin bir demir parmaklık ve üç yatakla çözülüyor olması, yani tabiri caizse 'kuş kondurulmamış' olması, oyun boyu devam eden düşünsel sürecin seyircinin muhayyilesine emanet edilmesini sağlıyor.
Oyuncular Şebnem Ünaldı, Yelda Serbes, Sebahat Demirhas ve Sinan Yıldırım büyük bir heyecanla karakterlerini sonuna kadar savunuyorlar. Zorlu bir oyunculuk alanı olan monologlarla kurulu oyun düzenini başarıyla gerçekleştiriyorlar. Zaman zaman reji sayesinde ortaya çıkan diyaloglara gizlice geçiş ise oyunun temposunu artırıyor. Yelda Serbes her oyuncuyu bekleyen 'güzel görünme ayak bağı'na bir an bile prim vermiyor. Sinan Yıldırım'ın ise gereğinde sahnede varken yok olma becerisi, oyunculuk ahlakına dair iyi bir gösterge.
Tiyatro sezonunun rehavete evrildiği şu günlerde Bebek - ler'i izlemeniz mümkün. Oyun 18 Mayıs 2011'de Şehir Tiyatrosu Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde 15:00 ve 19:30 seanslarında, yine Şehir Tiyatrosu'nun Genç Günler etkinlikleri kapsamında 'ücretsiz' olarak seyirciyle buluşacak.
Kadınlar, erkekler, anneler, babalar, gayler, lezbiyenler, anarşistler, feministler, maçistler, ..erkiller, bütün ötekiler ve berikiler:
Bebek -er'i görelim!
Bir bebekten bir daha asla bir katil yaratmamak için!
1 Mayıs'larda, meydanların şenlik sesleri arasında bebekler huzur içinde uyusun diye...
İyi seyirler!
Eraslan Sağlam / 1 Mayıs 2011 / Nihayet Kurtuluş!