ERDOĞAN ERKAYMAZ
Delilik şüphesiz aptallıktan daha iyidir.
Delilik var olmuş bir zekanın yok oluşudur.
Aptallık ise var olmamış bir zekanın
var olmaya devam edişidir!
Albert Einstein
Algıları farklılaşmış sınırların ve kuralların öteki tarafına geçen her insan sistem ve toplum tarafından ötelenir, dışlanır. Onların mantıksızlarından bire bu başka mantık oranıdır. Anlaşılmaz davranışları dahi daha düşündürücüdür. Coğrafyamızda bu insanlarımız toplumumuzun sevimli bir parçasıdır.
Biz insanımızı dışlamaz daha içimize alırız. Kasabamızda da; kötü olanı, saldırganı ve zarar vereni olmamıştır. Emrullah AKDENİZ’de bunlardan biriydi. Erfelek’te en az 2 kuşak yaşayanının Emrullah’la tatlı bir anısı olmuştur. Benim bildiğim en çok kullandığı kelimeler ‘’Meleğim’’ ve ‘’guguk’’ tur. Sevdiği insana ‘’meleğim’’ diye hitap eder. Yine şaka yapma adına sessizce yaklaşır ve “Guguk” diye kulağına söyler ve korkutmaya çalışırdı.
Benim ilk tanıdığım dönemde Sinop’ta meyve suyu bayiliği yapan rahmetli Özdemir KARAGÜLLE (Teyzesinin Oğlu) yanında çalışır, arabadan esnafa meyve suyu kasası taşıma işi yapardı. Emrullah’la ilgili bir söyleminde “İlk Erfelek’ten yanıma aldığımda hamama temizlenmesi için getirdim, eline bir kalıp sabun verdim ve her hafta hamama geleceğiz dediğimde Özdemir bu sabun bitmiyor evlerdekileri de çağır imece yapalım demişti. Sonunda bitirmişti. Benimle pazarlık yaptı ‘yarısı bitene kadar bundan sonra’…’’ Emrullah’ın kıyafeti kat kat dı, kıravatı ve başında kesinlikle bir şapkası olurdu. Baharda bir oyunla, Celal BOYACI onu dere kenarına getirir, büyük mücadeler sonrası giysilerini keserek çıkarır ve Emrullah’ı bir güzel yıkardı. İç çamaşırdan, dış giysilerine kadar Vecdi Sönmez Felek, Durmuş Coşkun ve Ertan Boyacı sağlardı. Yazın hafif giysiler giyer, son baharda üstüne giysi ekler, kışa doğru daha da eklenir iki palto üstüne giyer gezerdi. Ta ki baharda yeni giysiler giyene kadar.
Bir dönemde elinde düdükle trafik sorununa da el atmıştı. Bilenler gülerek geçerdi, ama tanımayanlar işi anlayana kadar Emrullah’a uyarlardı. Sigarasını da kibritle yakar, ama kendine özgü kibrit çakma hareketi vardı. Erfelek’liler küçük bedellerle hizmet alırlardı. (Gazete aldırma, tüp taşıma gibi)… Harçlığında temin etmiş olurdu.
İnsanın zihinsel, bedensel kusuru olabilir. Bu o kişinin seçimi ve elinde olan bir şey değildir. Kişisel ve toplum olarak onlara sahip çıkma erdemdir. Onlara eğlencelik olarak bakılmamalı, onlara yardımcı olunmalıdır. Onlar “Kral çıplak” diyerek toplumu uyarmak isteyenler ama “delidir ne dersen yeridir” denilerek dikkate de alınmayanlardır.
Son dönemde iyice yaşlanmış Salavat mahallesindeki evi uzak olup gidip gelmekte zorluk çekiyor, kendine de bakamıyordu. Ertan BOYACI son günlerini rahat yaşaması için girişimlerde bulunmuş, yakınlar dolu olduğundan ancak Urfa’daki devlet güvencesinde sığınacak bir yer oluşturmuş, elleriyle teslim etmiş hatta eşiyle ayrı bir zamanda da ziyaretine gitmişti. Gerçi eleştiride almıştı. Ben yinede benim gibi düşünenler adına da teşekkürler Ertan Boyacı Ağabeyim diyorum.
Vecdi Sönmez Felek Ağabeyimizin söylemiyle “Erfelek’in sevilen siması maskotu Emrullah Akdeniz’i 28 Ocak günü Urfa Bakım Evinden gelen vefat haberi hepimizi üzmüştür. Erfelek’in bu renkli siması artık aramızda yok. Işıklar içinde yatsın, yeri hep bahar olsun. Sevgili Emrullah AKDENİZ Ağabeyimiz.
Sevgi ile Kalın…
30 Ocak 2014
Paylas