|
DÜNYAYI RADİKALLER DEĞİŞTİRİR
Recep Tayyip Erdoğan; 1972’den bu yana siyaset yapıyor. İdeolojisi için risk alabilen bir radikal. Üniversite yıllarında Milli Türk Talebe Birliği’ne girdi, 1976 yılında Milli Selamet Partisi Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanlığına ve aynı yıl MSP İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanlığına seçildi.
Abdullah Gül; Öğrencilik yıllarında Milli Türk Talebe Birliği’nin önde gelenlerinden biri. Bir gençlik önderi. Yaşamını ideolojisine adamış bir radikal. |
Bülent Arınç; 1968’lerde Ankara Hukuk Fakültesi öğrencisi. O yıllarda ideolojisini oluşturmuş ve yaşamını ideolojisiyle tümleştirmiş bir radikal.
İşte size AKP’nin en önde gelen üç ismi. Üçü de 1960’lı yılların sonlarında gerici sağ siyasetin de önde gelen adları. O günlerden bugüne çizgilerinde küçük değişiklerin dışında sapmaları yok. Hiçbir dönemlerinde salt güçlü diye Demokrat Parti geleneğinden gelen Adalet Partisi ya da ardıllarına katılmamışlar. Kendi özgün ideolojilerini terk edip başka düşüncenin büyük partilerine kapağı atmamışlar. İdeolojilerinden ödün vermemişler.
Gelelim karşı cenaha.
Deniz Baykal; 1950’li yılların öğrenci eylemcilerinden biri. 1968’in o özgürlükçü akımlarının öncesinde kalmış ve kendini kısa yoldan CHP’ye atarak kolay yolu yeğlemiş sıradan biri.
Kemal Kılıçdaroğlu; Gençliği ve öğrencilik yıllarında siyasetin içinde olduğunu gösteren hiçbir kaynak yok. Siyasete emeklilik döneminde başlamış. İdeolojik kişiliği baskın olmayan biri. Ne örgüt deneyimi var ne de birikimi.
Sol cenah:
Deniz Gezmiş; 1968’in en bilinen kişisi. İdeolojisi ve örgütçülüğünü yazmaya bile gerek yok. Egemenlerce idam edildi.
Mahir Çayan; 1968’in yine en az Deniz kadar bilinenlerinden. Örgütçülüğü ve ideolojisine bağlılığının yanı sıra 20’li yaşlarının başlarında “Kesintisiz Devrim” yazılarında (Toplu yazılar adıyla kitaplaştırıldı) ideoloji yaratacak kadar düşün insanı. Egemenlerce kuşatıldığı Kızıldere’de rahatlıkla yakalanabilecek iken öldürüldü.
Ulaş Bardakçı, İbrahim Kaypakkaya, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve onlarca, yüzlerce solcu. Tümü, tümü egemenlerce öldürüldü.
Şimdi diyoruz ki; nerden çıktı bu AKP iktidarı. Neden seçimleri hep onlar kazanıyor.
Nedeni açık. Nedeni yukarıda. Topluma önder olacak ve onu değiştirebilecek kişiler 1968’lerin o çalkantılı döneminde yetişti. Şimdi ülkede önderliği onlar yapıyor. Oysa soldan önderlik yapabilecek kadrolardan bir tek Ertuğrul Kürkçü kaldı geriye. O da üzerinden geçen darbeci buldozerleri yetmezmiş gibi bir de sözde solun yıpratma kampanyalarıyla yıpratıldı.
Sonuçta görülen odur ki; Toplum değişmekte ve değişimden yana olanları desteklemektedir. Bir zamanların Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Doğruyol Partisi gibi geleneksel sağ partiler yok olmuş, yerlerini ideolojisine sıkı sıkıya bağlı, bedel ödemiş ve ödemeyi göze alanların AKP’si almıştır.
CHP, ne kendini yenileyebilmiş, ne de ideolojine bağlı ve bedel ödemeye hazır kadrolarla bir araya gelebilmiştir. CHP, ömrünü çoktan doldurmuş olmasına karşın, solun kadro olacak kişilerinin yok edilmiş olmasının yarattığı boşluk nedeniyle (seçeneksizlik) varlığını sürünerek sürdürmekte.
Bu hep böyle mi sürecek. Elbette ki “HAYIR.” Gençlik önderlerinin yaklaşık 30-40 yıl sonra toplumun önderleri durumuna gelebildiğini görüyoruz. 1980 darbesinin etkisinden sıyrılabilmiş gençlik hareketleri 1990’larda yeniden başlayabilmiştir. Çoğu hapishanelerden ve işkencelerden geçmiş ve bir bölümü hala hapiste olanlardan çıkacak yeni siyasetler hem CHP’nin hem de AKP ve benzerlerinin sonunu getirecektir. O da çok uzakta değildir.
Paylas