Devlet, geçmişte sıkça başvurduğu yöntemi günümüzde de uygulamaya koydu. “ŞİDDET”.
Demokratik gösteri yapanlara saldırıyor. Parklarda söyleşenlere saldırıyor. Kendinden olmayan sendikalara, derneklere, odalara, siyasal partilere saldırıyor. Hem de nasıl saldırıyor. Gazla, kimyasal katılmış suyla, copla saldırıyor. Kendi yasalarını hiçe sayarak, kaskında numarası olmayan polisleriyle saldırıyor. Yetmiyor, eli sopalı –İzmir valisine göre polis- sivilleriyle saldırıyor. Palayla, muştayla, bıçakla saldırıyor.
1960’ı dokuz yaşımda yaşadım. 70’i, 80’i yaşadım öncesi ve sonrasıyla. Savunmasız insanlara saldırmanın ne anlama geldiğini çok iyi bilirim.
Erdoğan “şiddet, şiddeti doğurur” dedi ya, iyici işkillendim. Bildiğimiz bir senaryonun yeniden uyarlamasının getirdiği dil sürçmesi midir diye. Hak ve adalet isteyenleri durdurmanın biricik yöntemidir onları silaha sarılmaya zorlamak ve ondan sonra üzerine daha da çok giderek halkla bağlarını koparmak.
Korktular. Hiç beklemedikleri bir anda oluşan patlamadan çok korktular. O, apolitik görülen ve sanal dünyanın dışında başka bir dünyalarının olmadığını sandıkları insanların sokakları doldurmalarından ödleri koptu. İşte bu korkuyla o bildik oyunu yeniden sahnelemeye niyetlendiler.
Tutmaz. Tutmayacak biliyorum. Çağ değişti, insanlar değişti. Devletin ve yönetenlerin tüm kışkırtmalarına karşın bu gençlik o oyuna gelmeyecek. Kendine uygulanan o orantısız silahlı şiddete, silahla karşılık vermeyecek. O’nun gördüğümüz orantısız zekâsı bu oyunu bozacaktır.
Ya, sahi. Bu kadar sandık demagojisi yapanlar hiç dönüp bakmıyorlar mı ki başka sandıklardan çıkanlara yaptıklarına. Örneğin; odaların, baroların, sendikaların sandıkları başka analarının çeyiz sandığı mı? Üniversitelerdeki koca profesörlerin oy kullandığı rektör seçimi sandıklarından çıkan sonuçlar tanımayıp, YÖK üyelerini ve rektörleri istedikleri gibi atadıklarında akıllarına hiç sandık gelmiyor mu?
Sonları yakın. Kim ne derse desin sonları yakın artık. Gidecekler. Üstelik daha öncekiler gibi gidişleri kurtuluşları olmayacak. Gidişleri hesap verecekleri yere olacak. İçtikleri kanın, yaptıkları zulmün hesabını verecekleri günler çok uzak değil. Üstelik gidişleri sandıkta olacak. O, çok lafını ettikleri, hiç de adil ve demokratik olmayan seçim sistemleri ve yasaları da kurtaramayacak onları.