SİZ NERELİSİNİZ ?
Ülkesini bizim kadar seven, bizim kadar hor kullanan bir halk daha var mıdır? Uğruna gözü kapalı ölüp, öldürdüğümüz bu topraklar gerçekten bizim mi? Hangi topraklar, ne zaman orada yaşayan insanlarındır acaba?
Yukarıdaki son soruyu yanıtlamak için önce biz kimiz ve nereliyiz sorularını yanıtlamak gerekir. Büyük kentlerde yaşayan insanlara “nerelisiniz?” diye sorulduğunda, büyük çoğunluğu o kentte doğmuş, büyümüş ve yerleşmiş olsa bile kökenlerinin bulunduğu ili söylerler. İnsanların böyle düşünmesi hoş bir olgudur ama bu olgu bulundukları kenti hor kullanmalarının nedeni olmamalı.
Bulunduğu yeri hor kullanan toplumlar genellikle göçebe toplumlardır. Onlar, gelirler, kirletirler ve bırakıp giderler. Yerleşik toplumlar ise bulundukları yeri korurlar. Yerleşikler, yaşadıkları çevreye sahip çıkarlar. Bu durum onların kimliklerini de oluşturur.
Yaşadığı kentin güzelliklerinin yağmalanmasını görmüyor muyuz. Bu yağma bazen yasal kılıflar bulunarak, bazen de zorbalıkla yapılıyor. Kentin akciğeri ormanlara lüks konutlar yapılabiliyor. İşte Beykoz ormanları. Kent merkezindeki bir avuç alan ticaret merkezi adı altında birilerine peşkeş çekilebiliyor. İşte, Haydarpaşa Garı için düşünülenler. Kente su sağlayan alanların yağmalanması çok görülenlerden bir.
Kimler kesmişlerdir güzelim ağaçları? Bu insanların kentliyim demeye, Türkiyeliyim demeye hakları olabilir mi? Bu kenti böylesine kimliksizleştirenler nerelidirler? Ya şimdi Haydarpaşa Garını yok etmek isteyenler, yada birkaç dolar için Sevda Tepesini Araplara verenler nerelidirler?
Bir ülkenin sahibi olmak, o ülkenin kültüre sahip çıkmakla olasıdır. Bu topraklarda yaşamış ve yaşayan tüm insanları içselleştirmeden, Hititlerin, Urartuların, Lidyalıların, Bizans’ın ve diğerlerinin mirasçısı ve torunları olduğumuzu benimsemeden bu toprakların sahibi olunamaz. Bunu ret edenlerin konumu iki şekilde açıklanabilir. Ya konukturlar, ya da işgalci.
Yalnızca tarihsel kalıt mı oluşturdu bizleri. Günümüze taşıdığımız değerlere ne oldu?
Tolga Çandar’ın Ege türkülerinde mi kaldı yiğitlik.
Bir Volkan Konak ve de bir de Kazım Koyuncu olmasa dinleyebileceğimiz Karadeniz Türküsü bulamayacaktık.
Ankara yöresinin o güzelim türkülerini cıvıtık sözlerle söyleyenlere inat Kubat getirmedi mi bize o kültürü.
On iki milyonluk bu kent bizim, hepimizin. “Üsküdar’a gider iken” de bizim, “heyamola” da. Haliçteki Laz takaları da bizim, Terkos gölü de. Hiç gocunmadan İstanbulluyum dediğimizde değişecek bu kent. Siirtliyim, Sinopluyum, Sivaslıyım dediğimiz kadar.
Kenti yağmalamadığımız ve yağmalatmadığımız gün değişecek dünya. Bizim’in, Benim’den üstün olduğu gün.
Yaşadığımız topraklar, dünya üzerinde benzeri zor bulunan, belki de hiç olmayan bir kültür, doğa ve tarih birikimini içerir. Bu zenginliğin bu kadar hor kullanılması anlaşılabilir bir durum değildir.
Sahi, siz nerelisiniz?