MAZOT KAÇ LİRA OLSUN
2007 seçimlerinin –eğer yapılabilirse- en ilginç propaganda gereci mazot. Cem Uzan’ın “mazot bir lira olacak” sloganıyla başlayan konu, diğer bazı partilerin “bir liranın da altında olacak”, “yeşil mazot” gibi sloganlarıyla renklendi.
Bizim toplumumuzun genel bir yapısı sanırım. Okullarımızda Felsefe dersleri olmadığından mıdır nedir, soyut kavramları sevmeyiz. İlla ki somut söylemler olacak. “ulusal gelirin dağılımı düzeltilecek” sözleri bizim için anlam taşımaz ama “okul kitapları parasız olacak” sözünden etkileniriz. Türkçe’si, KDV, ÖTV gibi gelirine bakılmaksızın herkesten alınan ve hiç de adil olmayan vergilerle soyulurken tepki vermez, kendinden alınanın çok küçük bir kısmı sanki sadaka veriliyormuşçasına kendisine geri döndürülecekse kazanç sayarız.
Tarihimizde Şeyh Bedrettin ayaklanmasını, belki bir de “Sürekli Aydınlık için, Bir Dakika Karanlık” eylemliliğini saymazsak sivil tepki denebilecek bir kitlesel yaklaşım görmek için çok zorlanırız. – Şimdi bazılarının itirazını duyuyor gibiyim. “ Milyonların katıldığı Cumhuriyet Mitinglerini görmüyor musun?” diye. Kusura bakmayın ama, sivil tepki kavramı, devlete karşı, halkın çıkarlarını geliştirmek için olmasını gerektirir. Cumhuriyet Mitinglerinin sivil olma karakteri yoktur. Devlete karşı halkın çıkarları için değil, hükümete karşı devletin niteliğini savunmak için yapılmıştır. Bu nedenle de sivil hareket kavramı içinde değerlendirilemez. –
Neyse konumuz bu değildi.
Bizim yapımız edilgen mücadele tarzı diye tanımlanabilir. Askeri muhtıra yada darbeleri alkışlarız da süreçten çıkınca sonuçlarını edilgen yöntemlerle yok ederiz.
1960’tan bu yana tüm müdahalelerin sonrasında, karşı tarafı desteklemişizdir. 1960 sonrası Adalet Partisini, 1970 sonrası “muhtıra bana karşı diyen” Ecevit’i, iktidar yapmışız. 1980’de Kenan Evren ve arkadaşlarının kurduğu düzenin iki partisi çoktan tarihe karıştı. Necdet Calp ve Turgut Sunalp’ın partilerinin adlarını bile anımsamıyoruz. Kalan tek parti Anavatan Partisi, onun da artık var olduğunu söylemek bile güç. Tabelasının inmesi ise zaman meselesi. 28 Şubat’ın muhatapları ise AKP olarak daha da büyük bir güçle geri geldiler.
Şimdi takkemizi önümüze koyup biraz düşünelim. 27 nisan e-muhtırası ve daha sonra yapılan açıklamanın muhatapları ne olur? Savunucuları ne olur? Daha süreçten çıkmadığımız için bu seçimler aldatıcı olabilir. Muhtıranın ağırlığının kalktığı andan sonra yapılacak seçimlerin sonuçlarını doğrusu merakla bekleyeceğim.
* * * *
“Karadeniz Yolu” başlıklı yazıma aşağıya aldığım gibi başlamıştım.
“Erfelek’te çok kullanılan iki lakap vardır: Ayu (ayı) ve dölü (deli). Biraz şişmancaysanız ayu; biraz neşeli, sözünü sakınmaz, hafiften de aykırı iseniz dölü. -Eğer ben hala orada yaşıyor olsaydım, herhalde bana lakap olarak ikisini birden takarlardı: dölü ayu-“
Bugünlerde çevrenizde saçmalayanlar “dölü ayular” varsa anlayışla karşılayın. Onların saçmalamaları şişmanlık ve aykırılıklarından değil, sıcaklığın 40 derecelerde dolanmasındandır!
Sahi, “mazot kaç lira olsun?”