ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

DİMİTROYATİ

Çanakkale Şehitliğini gezerseniz orada bir mezar taşına rastlarsınız. Bu mezar taşı bazılarına garip gelebilir ama gerçeğinde yurt sevgisinin ne olduğunu çok güzel anlatan bir öyküyü gizler.
Mezar taşında yazan şudur:
İSTANBUL
ALAY TABİBİ
YÜZBAŞI
DİMİTROYATİ

Bilgisayarımda bulunan ve şimdi kimin gönderdiğini anımsamadığım ve dahası kimin tarafından düzenlendiğini de bilmediğim mezar taşı fotoğrafının üstünde şunlar yazılı:
Yüzbaşı Dimitroyati…
İstanbul’da yaşamıştı.
Bu toprakları da, bu topraklarda yaşayan insanları da çok sevmişti.
Erdemlerine, dürüstlüklerine, insanımızın insana verdiği değerlere de hayrandı.
Öyle sevmişti ki bizi, vatanımızı vatan gibi görmüştü.
Öyle sevmişti ki bizi, ölüme bile bizimle koşmuştu.
Son nefesinde neler yaşadı, neler hisseti bilmiyoruz.Ama son cümleleri unutulmadı.
Bir gazinin hatıralarında bugüne geldi:
“SAKIN HA! ALİ ÇAVUŞ… GAVUR MAVUR DERSİNİZ, BAŞKA YERE GÖMERSİNİZ. BENİ SİZLERDEN AYIRMAYIN.”
*
Ne yazık ki, yurt sevgisinin etnik kimliğe koşut olmadığını anlatmak için yazılmış bu kısa metin bile içten içe ayrımcılık taşıyor.
Ne demek; Erdemlerine, dürüstlüklerine, insanımızın insana verdiği değerlere de hayrandı.” O zaten bu değerleri bizimle birlikte taşıyordu. Bu değerlerin sahibiydi.
Ne demek “Öyle sevmişti ki bizi, vatanımızı vatan gibi görmüştü.” Bu yurt zaten onun vatanıydı.
Ne demek; “Öyle sevmişti ki bizi, ölüme bile bizimle koşmuştu.” O, bizi sevdiğinden değil, bizlerden biri olduğundan ölüme bizlerle birlikte koşmuştu.
*
Bugün kör bir etnik milliyetçiliğin dalga dalga çoğalarak yaşandığı bir ülke olduk. Bu yüzden kendi öz değerlerimizi yitirdik. Ötekileştirerek böldük Anadolu halkını. Rum dedik ötekileştirdik, Yahudi dedik ötekileştirdik, Ermeni dedik ötekileştirdik, Kürt dedik ötekileştirdik. Sonra döndük bir de baktık ki; bir bölünme korkusu sarmış benliğimizi. Neden böyle olduk demedik. Aynaya bakmadık. Her zamanki gibi kolayına kaçtık işin. Bölücüleri asalım, keselim, dedik. Yağlı urganlar gösterdik kitlelere…
Anadolu bir kültür ve etnik kaynaşmasıdır. Bu topraklara Türkler, birkaç dalga durumunda gelmişlerdir. Her gelişleri ise bini bulmayan topluluklardır. Oysa bu topraklarda daha önce Hititler, Asurlar, Frigler, Urartular, Lidyalılar, İyonlar ve daha başkaları yaşamışlardır. Bu insanlar buharlaşıp uçmadıklarına göre hala bu topraklarda yaşamakta olanlarla kan bağları vardır. Yani onlar bizim geçmişimizdir. Yalnızca tarihsel süreçlerini doldurmuş, daha güçlü ve gününe göre belki daha çağdaş olanlarla kaynaşmışlar, gelenlerin dil, gelenek ve yaşayış biçimlerini benimseyerek değişmişlerdir.
Bu gerçeklik ortada iken hala etnik milliyetçiliğin bu topraklarda pirim yapıyor olması, açıklanması zor bir olgudur.
Şimdi var olan renklerimizi soldurmadan, bir arada yaşamın güzelliklerini dillendirmek daha da önem kazanmıştır.
Sirtaki de bizim, zeybek de; horon da bizim halay da. Çıkalım alana, oynayalım.

Paylas