YENİ ANAYASA DEMOKRASİYİ GETİREMEZ
Her yeni durum bir umut yaratır. Umudu bizim kadar erken söndüren bir toplum daha var mıdır, bilemem.
Yeni Anayasa tartışması şimdiden türban’a kilitlendi. Oysa, demokrasi ve özgürlükler adına gelişmeler olabilir mi diye düşünüyorduk.
Türban konusunu anayasa yapımı sürecinin dışında tutan bir süreç işleseydi, çok iyi olurdu. Olmadı. Bu düşüncenin iktidarında olması da beklenemezdi.
Demokratik açılım beklentileri türban’ın gölgesinde kaldı ve şimdiden toplumsal mutabakat zemini yok edildi.
Cemil Çiçek, “anayasa tartışması, türban tartışmasına indirgenmemeli” yolunda açıklama yaparken, aslında bu tartışmayı tırmandıran bir çıkış yaptı. Söylemek istediğini hepimiz “türban konusu anayasa ile çözümlenecek –kendilerince- bunu kabul edin ve tartışmayın” olarak algıladık. Bu nedenle de türban konusuna daha çok yer vermemiz gerekli oldu.
Bu olgu, anayasanın diğer maddelerinde belki AB zoruyla da olsa yapılabilecek olumlu değişiklere de karşı tavır oluşmasına neden olacaktır.
Artık hiç kimse “Çağdaş ve demokratik bir toplum için yeni anayasa yapılıyor” savına inanmayacaktır.
Daha şimdiden köprüler atılmış, cepheler açılmıştır.
* * *
AKP’nin bu dayatmacı tavrı uzun süredir sokaklara da yansımış durumda. Bırakalım Anadolu kentlerini, İstanbul’da, İstanbul’un ortalama bir yerinde, örneğin Beşiktaş alanında bile insanlar özgürce giyinebilme haklarını çoktan yitirdiler. Daha önceki hafta bir yakınıma Beşiktaş’ta kolsuz -askılı ve dekolte değil- giydiği için sövgüler ve hakaretler yapıldı.
İstanbul’un hiçbir yerinde, İzmir’in herhangi bir caddesinde ya da alanında giyilen ortalama giysi ile gezebilen bir kadın göremezsiniz. Bu İzmir’den İstanbul’a geçici gidenler içinde geçerlidir.
İnsanların kendi kendilerini sansürlemek gereği duyduğu bu ortamda, üniversiteye türbanla girişi serbest bırakmanın ne gibi sonuçlar doğuracağını bilmek için müneccim olmaya gerek yoktur.
İnsanın kendine koyduğu sansürü kaldıramayan hiçbir yasa, demokrasi ve özgürlük getirmez. Başkalarını baskılandıracak açılımlar özgürlük olarak savunulamaz.
Kuşkunuz olmasın üniversitelerde açılacak bu gedik çok kısa zamanda orta ve ilköğretim kurumlarını da kapsayacaktır.
Dahası yaşamın her alanını kapsama riski de az değildir.
* * *
Benim bu konuda ikilemim vardı. Olguyu soyut bir demokrasi anlayışı ile değerlendirdiğimde, insanların diledikleri gibi giyinme hakları olduğu düşüncem ağır basardı.
Yaşamın gerçeği bu değil. Bir tarafa hak sağlarken, diğer tarafın en temel hakkının yok edilmesine göz yumulamaz.
Türbanla üniversiteye girilmeden önce başka türlü giyinmek isteyenlerin içindeki korku derecesine ulaşmış kuşkunun yok edilmesi zorunludur.
Hiçbir kimse yada kurul getireceği kurallarla, yasalarla, anayasalarla bu kuşkuyu gideremez. Çünkü demokrasi; yazılı kurallarla, yasayla, anayasayla gelmez. Demokrasi bir yaşam biçimidir.
Bilimi değil, teokratik inançları öne çıkaran eğitimi alıp bunu içselleştirenler; ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar özgürlükçü ve demokrat olamazlar.
Yaygın eğitim kurumlarının bile İmam Hatipleştiği, okullarında “yaratılış atlasları”nı dağıtan ve savunan öğretmenlerin görev yaptığı ülkede demokrasiyi yeşertmek, çölde çeltik üretimi yapmaktan zordur.