K
JAPONLAR, BORÇ VE GOETHE
Geçenlerde bir dosttan aldığım e-postada savurganlık karşıtlığı ile ilgili ilginç bölümler vardı. Bunlardan Japonlara ilişkin olanını buraya almak istedim.
“Japonlar, son derece yalın yaşayan insanlardır.
Evlerini mobilya ve eşyalarla dolduranlar Japonlara göre ruhsal olarak gelişmemiş, yaşamın anlamını kavramamış zavallı kimselerdir.
Böyleleriyle, “Zavallı Evini Mezat salonuna çevirmiş” diye eğlenirler.
Bir insanın gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır.
Bir zamanlar Japon ekonomisi dar boğazdan geçmektedir. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor. Zamanın Başbakanı Meclisi toplar. Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır. Şöyle der:
“Şu andan itibaren, Tanrı tanığımdır ki Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim. Şu üstümdeki elbiseden başka bir şey giymeyeceğim.”
Dediklerini yapar, en üstten en alta kadar savurganlıktan kaçınma kampanyası” açılır. Tüm borçlar ödenir.”
Bu metinde bilgilerin ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum. Bunu doğrulayacak bir kaynak verilmemiş. Bu tavır bize ne kadar uzak olsa da doğruluğunu tartışmak su götürür. Bir bürokratının hatası yüzünden intihar eden bakanların bulunduğu bir ülkenin yukarıdaki yaşaması çok doğal bir durumdur.
* * *
Ülkemizin nasıl iç ve dış borç sarmalında olduğunu çoğumuz biliriz. Devletin dış borçları azalmakta ama iç borçlar daha fazla hızla artmakta. Bunun nedeni ise; yüzde 16-17 dolayında olan faizle devletin içeriden para toplaması.
Aslında bu içeriden toplanmış görülen paralar gerçekte bizim ülkemizin insanlarının artırdığı paralar değil. Bu paralar uluslar arası para babalarının getirdiği paralar. Yabancı bankalardan yüzde beş dolayında faizle alınan bu paralar Türkiye’ye getiriliyor. Türk parasına dönüştürülüyor. Sonra bu YTL’ler devlete yüzde 16-17 faizle veriliyor. Bu durum ülkede döviz bolluğuna neden olduğundan YTL’nin döviz karşısındaki değerinin düşmesini engelliyor. Sonuçta, yüzde beş dolayında faizle alınan paralar Türkiye’de yüzde on altı dolayında faiz getiriyor. Bir yılında parayı getirenin cebine net yüzde on bir kâr bırakıyor. Döviz düştükçe bu kâr daha da artıyor. Ülke kaynakları bu kez dolaylı olarak yine dışarıya aktarılıyor.
Bu bir zamanlar basınımıza hayli malzeme olmuş “Titan” benzeri bir mutluluk zinciri. Ama bu zincirin sür git böyle sürmesi olanaksız. Gelecekte bu zincir kopacak. O zaman çıkacak gümbürtüyü siz düşünün.
* * *
Bu yazımı da Goethe’den bir sözle bitireceğim. Yukarıda yazdıklarımla bir bağlantısı varsa onu da siz bulun.
“Özgür olmadığı halde kendini özgür sayanlar kadar köle yoktur.”
.