BİZİM KADINLARIMIZ
Bugün konumu kadınlar olarak belirledim. Eh, konu kadın olunca da kadını –yalnızca kadını mı, birçok şeyi- en iyi anlatan Nazım Ustadan bir alıntıyla başlamak iyi olur.
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız :
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
Nazım günümüzde yaşasaydı nasıl tanımlar eklerdi kadınlarımıza. Örneğin türban takmış kadına ve türban korkusu içine işlemiş kadını nasıl yerleştirirdi şiirine.
Korkusuz bir yaşamı çok gördüğümüz kadınlarımız. Daha doğduğunda ikincildir kız olduğu için. Birçok yerde sevinilmez kız çocuğu doğduğunda. Hatta ardı ardına birkaç kız doğurması, boşamak için bir gerekçedir kadını.
Kendinden küçük de olsa, evdeki tüm erkeklerin hizmetçisidir kadın. Çoğu kez babasının kızı ya da kocasının karısıdır. Kendisi olması yasaklı.
Büyümekteyken sıkıntılar da büyür. Okula gitmesi bile bir derttir.
Yetişkin olmaya başladığında ayrı baskı hazırdır ortamına göre. Giyimine kuşamına, gideceği ve gidemeyeceği yerlere, dışarı çıkacağı saatlere hep başkaları karar verir.
Sokakta tacize uğraması da cabası. Şimdilerde sokak tacizlerine bir yenisi daha eklendi. Tesettür tacizi. Ülkenin genel durumuna koşut olarak gelişti bu taciz. Hani, son günlerde sıkça sözü edilen “mahalle baskısı” var ya. İşte onun bir türevi. Tesettürlü olmayan kadınlarımız artık sokaklarda eskisi kadar rahat gezemiyor.
Hiç kimse isteyerek dünyayı kendisine zindan etmez. Eğer bunu yapıyorsa o aldığı eğitim sonucudur.
Bir kadının doğal nedenlerle isteyerek tesettüre girdiğini hiç kimse söylemesin bana. Tesettürü savunan kadınlar bile bunu doğal nedenlerle yapmazlar. Bu olgu yalnızca eğitim sonucu oluşur. Yani sorun kafaların dışında değil, içindedir.
Kadının kendi bedeni üzerinde de egemenliği yoktur. Kadın bedeni en çok sömürülen bir metadır.
Işıltısında yere saplı bıçakların, oynak, ağır kalçaları ve zilleri olan bizim kadınlarımız bunu istedikleri için yapmazlar. Onları bu duruma getiren erkek egemen bir dünyadır. –Tıpkı tesettürde olduğu gibi.-
Kadınların erkeklerle dünyayı ve egemenliği paylaştıkları bir dünya, -biz erkekler için daha zor olsa da- daha yaşanır bir dünya olacaktır.