RENKLER TONLAR VE KİTAPLAR
Siyah ve beyazın dışında da renklerin ve tonların olduğunu öğreneli çok oldu. Oysa büyük basın hala bu demokrasiyi inkâr eden ikilemi dayatıyor. Ya siyahsın, ya beyaz.
Siyahları da beyazları bir kenara bırakalım bugün. Renkli dünyanın güzelliklerini yaşayalım, bunca karabasana karşın.
Sanat, yaşamımızı güzelleştiren en önemli etmen. Yazın ise sanatın nerdeyse temeli. Yaratıları tiyatroya, sinemaya, müziğe ve resme esin verir.
Masalla başladı her şey. Binyıllar öncesi anlatılanları imbiğinden süzerek bize getiren ninelerimizin masallarıyla başladı. Süzüldükçe inceldi şiir oldu. Yaşama yaslandı öykü, roman oldu. Kalıplara sığmadı deneme oldu. Sonunda kitap oldu, dergi oldu. Tüyap’a doldu.
Bu yazı belki geç bir yazı ama ben yine de yazmak istiyorum. İstanbul dışında olmam nedeniyle, pazar günü biten Tüyap şenliğinin son gününe yetiştim. Salonları gezmeden önce iki buluşmam vardı onları yerine getirdim.
Önce Heyamola yayınları yönetmeni Ömer Asan’la tanıştım. “Türkiye’nin Kentleri adlı” adlı, kentlerin yaşamöyküsü sayılabilecek bir dizi hazırlamaktalar. Dizinin iki kitabı “Annem Babam Malatya – Necati Güngör ve Kalbimin Kuzey Kapısı Trabzon – Çiğdem Sezer” çıkmış. Her iki kitaptan da hayli büyükçe birer bölüm okudum. Her ikisi de sanatsal değeri oldukça yüksek ve rahat okunabiliyor. Sinop için çıkacak kitaba nasıl katkım olabilir’i görüştük.
İkincil olarak dostum Ahmet Günbaş’a verilen şiir ödülü töreninin yapıldığı salona gittim. Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği’nin Ruşen Hakkı adına verdiği ödül törenine katılım yoğundu. Salona getirilen ek sandalyelerden sonra bile ayakta kalanların olması edebiyat adına, şiir adına sevindiriciydi. Günbaş’ın törende yaptığı konuşmada insan olmaya ve barış’a yaptığı vurguyu daha bir coşkuyla alkışladım.
Tören sonrası Günbaş’ın Hayal yayınlarında çıkan “Erken Ölümlü Şairler Antolojisi” adlı yapıtı için düzenlenen imzası vardı. Kitap yeni çıktığından edinememiştim. Şimdi imzalı bir kitabım daha oldu.
Tüyap girişinde Afrikalı bir müzik kümesinin dinletisi oldukça ilgi çekiciydi. Kara Afrika’nın imdat çığlıkları gibi gelmişti bana, yanılmamışım. Barış ve kardeşlik üzerine müzik yapan bir kümeymiş. Renklerimize renk kattılar.
Fuarda gezinirken Server Tanilli’yi gördüm. Son günlerde yıllar önce aldığım ama nasılsa okumayı unuttuğun “Yüzyılın Gerçeği ve Mirası”nı okumaktaydım. Benim için hoş bir sürpriz oldu.
* * *
Yazın dünyamızda büyük değişikler oldu. Artık medyanın ilgi gösterdiği kitaplar çok satıyor. Çok satıyor ama az okunuyor. O, adı sanı ünlendirilen birçok yazarın yapıtı sıkıyor okuyucuyu. Televizyonda program adıyla yapılan reklam çok satmasını sağlıyor ama yapıtı değerli kılmıyor.
Biliyoruz tabi. Onlar kendi borularını üfleyen yazarları şişiriyorlar. Yani bir tür al gülüm, ver gülüm.
Size son olarak bir kitaptan söz edeceğim. Yazarını büyük olasılıkla hiç duymadınız. Ferda İzbudak Akıncı. Öykü dalında birçok ödülü var. Açıklama yok ama sanırım ilk romanı. SUDAKİ ATEŞ. İlya yayınlarından çıkmış. Ederi on bir YTL.
Ben edebiyat eleştirmeni değilim. Becerebileceğimi de sanmam. O nedenle yazdıklarım bu yönüyle düşünülmesin. Yalnızca duygularımı yazıyorum.
Romanı bir arkadaşımın önerisi üzerine aldım. Okumaya bir ikindi üzeri başladım ve gece yarısı bitirdim. Soluksuz okunabilen, özlemini çektiğim bir yapıtmış.
Öneririm.