GÜNCELDEN EVRİMSELE
Günden çok hızlı değişiyor. Güncele yetişmekte zorlanıyoruz.
Güncelin en temel konusu Anayasa değişikliği olması gerekirken, önce Fazıl Say’ın açıklaması ardından PKK’ya karşı askeri operasyon gündemi allak bullak ediverdi.
Yeni anayasa konusunda çalışmalar gölgede kaldı.
Özellikle Turgut Özal’la başlayan bir uygulama var. Ne zaman önemli bir konu gündemde olsa, gözden kaçırmak için gündem değiştirilir. Böylece konunun yeterince tartışılmasının önüne geçilir. Bu arada “Atı alan, Üsküdar’ı geçer.”
Fazıl Say’ın yabancı bir gazeteye verdiği demeç, zaten gündemde olan bir tartışmanın yeni bir aşaması.
Bu tartışma bir türban ya da örtünme tartışması değildir.
Bu tartışmanın gerçeği; bilimsel düşünce ile skolâstik düşüncenin savaşımıdır.
Burada Fazıl Say’ın haklı ya da haksız olmaması değil konu. Tüm dünyada gelişmekte olan dinsel kaynaklı gericiliğin, ülkemizde de güç kazanıyor olmasıdır konu.
Her dinin temel kuralları vardır. Bu kurallar sorgulanamaz, tartışılamaz ve kuşku duyulamaz.
Oysa bilimin temeli kuşku duymaktır. Bunun için de her şeyi sorgular ve tartışır.
Kuşku, sorgulama ve tartışmadır ki insan toplumunu yeniliklere ve gelişmelere götürmüştür.
Gerçekte her din ortaya çıktığında bir anlamda sorgulayıcıdır. Ancak onun sorgulayıcılığı yalnızca kendinden önceki inançlara karşıdır. Bu nedenle başlangıcında topluma yenilikler getirmesine karşın, süreç içerisinde tutuculaşır.
Bilim, gelişmesini sürdürdüğünden arada bir sürtüşme başlar.
İnsanlığın geçmişi bu sürtüşmenin örnekleri ile doludur.
“Dünya Güneş çevresinde dönüyor” diyen Galileo’yu ölüme mahkûm eden Hıristiyanlık bugün bu teze karşı çıkamıyor.
Benim çocukluğumda “Ay bir nur’dur. Oraya gidilemez” düşüncesi egemendi dinsel çevrelerde. Bugün bunu savunan yok.
Gelişim çizgisi düz bir çizgi olmamıştır. Hele hele toplumsal yaşamın evrimi her zaman acıları ve gelgitleri içerisinde barındırmıştır.
İnsanlık tarihi, zaman zaman ortaçağ Hıristiyanlığında olduğu gibi karanlık dönemler yaşamıştır.
Ne yazık ki günümüz de böylesi karanlık bir sürece gidişin belirtileri çok fazlaca görülmektedir.
Bu karanlık sürecin daha da koyulaşıp koyulaşmayacağı, ne kadar süreceğini hiç kimse bilemez.
Ama bir gerçekliktir ki; Bilim her zaman üstün gelmiştir, gelecektir.
AKP’li Dengir Mir Mehmet Fırat’ın “Bir Fazıl say beş Türk vatandaşına eşit değil” demesinin hiçbir değeri yoktur.
Yasa önünde eşitlik başka şeydir, tarih önündeki değerlendirme çok daha başka bir şeydir.
Toplumların önünü açanların, sıradan kişiler olduğunu kim söyleyebilir. Ya da beş değil, beş milyon Dengir Mir Mehmet Fırat’ı bir araya getirsek bir Fazıl Say dinletisini üretebilir miyiz?
Kimse benim oyum diğerlerinin iki katı, beş katı, yüz katı değerdedir demiyor. Ama bazıları doğru olduklarını, seçimi kazanmış olmalarında kanıtlamaya çalışıyor.
Seçim sonucuna saygı göstermek, insanlığın daha iyi bir sistem oluşturmasına kadar demokrat olmanın gereğidir ama seçim sonucu mutlak doğru demek değildir.
Toplumlar da yönlendirilebilir ve her zaman doğru olanı seçmezler.
Unutmayalım ki Adolf Hitler’de seçimle yönetime gelmişti.