UZLAŞ-MA
Ortalık toz duman ya yine. Düzenden çıkarı olanlar bastırmaya başladılar. “Gelin uzlaşın” diye.
Merak ya; açtım sözlüğü, şu uzlaşma sözcüğünün kökeni olan uz nedir diye baktım:
1.İyi, güzel 2.İşe yatkın, becerikli, mahir; diye açıklanmış.
Aralarındaki düşünce ve çıkar ayrılıklarını karşılıklı ödünlerle kaldırarak uyuşmak anlamındaki uzlaşmanın kökeninde beceriklilik var. Eh, çağırıyı yapanlar da ülkenin beceriklileri…
Şimdi bakalım bu beceriklilerle nerelerde uzlaşabiliriz:
Ülkenin kaynaklarını satmakta uzlaşabilir miyiz?
SSGSS yasasında bazıları temel konuları görmeden uzlaştılar. (Siz teslim oldular anlayın.) Örneğin, bu yasa tasarısındaki sağlık giderlerinin yüzde üç yüze kadarını sağlık hizmeti alanın ödemesi üzerinde sağduyulular uzlaştılar. Biz solduyulular bunda uzlaşabilir miyiz?
Kişi başına düşen ulusal gelirin dokuz bin dolar olduğu açılandı. Dünyada gelir dağılımı en bozuk ülkeler sıralamasında ilk sıralarda olduğumuz düşünüldüğünde, payımıza düşen bu dolarların başkalarında olmasında uzlaşabilir miyiz?
Yeraltındaki altın madenlerimizin yüzde iki pay için, siyanürlü yöntemlerle, üstelik de en verimli bölgelerin çöle çevrilmesine neden olduğunu bilerek, peşkeş çekilmesinde uzlaşabilir miyiz?
Üniversitelere yönetsel özerklik sağlayacak “demokratik üniversite” açılımında uzlaşabilir miyiz?
Çetelerin ve 301 gibi maddelerin olmadığı eksiksiz bir demokraside uzlaşabilir miyiz?
Bunlar ve benzerleri bizim kırmızı çizgilerimiz.
Ya onların kırmızı çizgileri:
Toplumsal barışı sağlayacak, gerçekten demokrasiyi hedefleyen bir anayasayı ve temsilde eşitlik sağlayacak bir seçim yasasını da içeren açılımda uzlaşabilirler mi?
Tuzla tersanelerini de içeren, iş güvenliği ve işçi sağlığını kapitalizmin kâr güdüsünün önüne koyacak bir anlayışla uzlaşabilirler mi?
Ülkeyi felakete götürecek nükleer santral yapımından vazgeçmekte uzlaşabilirler mi?
“Sendikaları, dernekleri, odaları, baroları ve benzeri kitle örgütlerini ya ele geçireceğiz ya da kapatacağız” anlayışından vazgeçmekte uzlaşabilirler mi?
Laik bir ülkede birkaç bakanlığın toplamından fazla bütçesi olan Diyanet İşlerinin olmaması gerektiği düşüncesinde ve uygulamaya konmasında uzlaşabilirler mi?
Devletin din eğitimi vermemesi gerektiğinde uzlaşabilirler mi?
Bunları çoğaltmak olanaklı.
Peki, uzlaşılması istenen ne?
Karşılıklı olarak silahlarımız elimizde kalsın. Geçici ateşkes yapalım. Bu düzen olduğu gibi sürsün. Eğer bizler (egemenler) birbirimize düşersek sonuçta kirli çamaşırlarımız ortaya yayılır ve bundan da egemenliğimiz zarar görür. Onun için:
Açılmış davaları derinleştirmeyelim, olabildiğince gözden kaçırarak ve az hasarla kapatalım.
Kayıkçı kavgamızı sürdürelim ki, halk bizi kendisi için bir şeyler yapıyor sansın ama biz sırça köşklerimizde rahat olalım.
Her şeyin üzerine bir çarşaf örtelim ve çarşafın altında biz bildiğimizi okuyalım.
* * *
Kirli ilişkilerin gizlenmesinin adı uzlaşma değildir.
İşbirlikçiliktir.