KARANLIK
Bazı bir şeyler yapmak istemez canınız. Bir içsel karanlık basar dünyanıza. Alıp başınızı gitmek istersiniz bilinmezlere. Oysa kendinizi bırakıp gidemeyeceğinize göre, hiçbir şey değişmeyecektir. Zaten öyle her dilediğinde başını alıp gitme olanağı kaç kişimizde var.
İlkyaz güneşinin çıldırttığı Ege kıyılarındayım. Güllerin en büyük ve çok açtığı dönem. Biliyorum, İstanbul’un lale mevsimi bitti ama Ege’de şimdi gül mevsimi. Yine bir sıkkınlık içimde. Güller avutmuyor.
Sanırım bu yıl zeytin bol olacak. Ağaçlarda çiçeklenme fazla. –Kimler yararlanır diye sormamı beklemeyin-
Bahçelerde papaz erikleri irileşti. Kütür kütür erikleri yemek bile iç sıkıntımı gidermiyor.
Ahh. Kendimden kaçmanın bir yolunu bulabilsem…
Mayıs çarpar beni her zaman.
Birçok duyguyu iç içe yaşarım.
Bazı yirmili yaşlarımın kavak yelleri eser başımda. Bakarım; bir mayıstır, alandayımdır.
Bazı acı bir hüzün alır götürür beni zamanda yolculuğa. Deniz olur her yanım. Islanırım. Hıdrellez avutamaz beni. Altı mayıstır.
Ahh. Nedir bu baharda yaşamak güz hüznünü…
Öylece duruyorum karşısında ekranın. Klavyenin tuşları bana bakıyor, ben onlara. Ara ara bir küçük pencere açılıyor sağ altta. “Filanca oturum açtı.” Kimi yıllardır görmediğim bir dost, kimi her biri şimdi iş güç sahibi öğrencim. Bir tık uzaklığındalar. Ama hiç canım çekmiyor şimdi onlarla yazışmayı. Aynı buraya ne yazacağımı bilemediğim gibi, onlara da ne söyleyeceğimi bilemiyorum.
Oysa ne çok şey var yazacak.
İstanbul’da gittikçe artan deprem riskini anlatmış, Gülay Altay. -Yok, yok akrabam filan değil. Yalnızca bir rastlantı soyadımızın aynı olması.)- Al sana günlerce yazsan bitmeyecek bir konu. “Kör, parmağım gözüne” gidiyor ülke nüfusunun dörtte biri.
Vicdani retçi Savda “Barışta da, savaşta da askerlik yapmam” demiş. Bana iki gün önce yazıştığım bir genci çağrıştırdı. O tam karşıtıydı. Şehitlik üstünden ölümü kutsayacak kadar bağnaz. Şimdi uzun uzun nasıl eğikleştirdiğimizi mi anlatayım körpe fidanları.
Ben bunları yazarken posta kutuma düşen bir ileti. “Güzeltepe Polis karakolunda üç çocuğa işkence yapıldı” savını içeriyor. İç sıkıntımı çoğaltmakta haber. Bir mayısta tüm İstanbul’a yapılanlardan sonra keşke doğru olmasa bile diyemiyorum. Hükümetiyle, valisiyle, polisiyle “nereye gidiyoruz” sorusu çakılıyor kafama.
Ben bu yazıya güzel bir ilkyaz sabahını anlatmak için başlamak istemiştim. İç sıkıntılarımı çoğalttım.
* * *
Sayın Deniz Deniz Baykal; “yedi milyon oy almış bir partiden Avrupalılar hesap soramaz” demiş.
Bizim oralarda, mantık hatalı sözleri belirten bir deyim vardır:
Madem yüzme bilmezsin
Niye çıktın kavağa