BİZ SOLA MECBURUZ*
Gündeme zorla giren olağanüstü konular olmasa bugünlerde yerel seçimleri tartışıyor olacaktık.
Ben yine de yerel seçimleri yazacağım. Otuz yıldır yaşadığımız olayların bir yinelenmesi olan Aktütün yerine. -Zaten şiddet ve barış üzerine her zaman yazıyorum.-
Sol, yerel seçimleri bir hesaplaşmaya dönüştürmelidir. Bunca yolsuzluğun ayyuka çıktığı ortamda başarısız olmak, başarı olmaktan daha zor olmalı.
Dişli, Deniz Feneri ve Dengir Mir Mehmet Fırat’la yakalanan kuyruğa daha güçlü asılınması gerekmektedir. Bu gücün ana motoru –her ne kadar üst yönetiminin solla bir ilişkisi kalmamışsa da- CHP örgütüdür, CHP’nin tek başına başarı göstermesi ise ancak bir düştür.
Sol, birbirinin sırtına basarak yükselemez. Genel bir sol atmosfer oluşturulmalıdır. Bu genel sol hava yaratılırken yapılacak en büyük yanlış "tren kalkıyor, gelen gelsin" anlayışıdır.
Ne yazık ki CHP’de bu kafanın değiştirilemediğini görmekteyiz.
Uzun süredir Murat Karayalçın'ın Ankara Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde solun ortak adayı olması üzerinde tartışılıyor. Bu konuda bugün okuduğum bir gazete yazısında CHP üst yöneticilerinden biri "Karayalçın CHP’ye gelsin, aday olsun. Daha sonra geriye dönmeyeceğini (SHP'ye) açıklasın. Kurumsal ittifak falan olmaz" diyor.
Bu açıklamanın Türkçe karşılığı şudur. "Bizim seçim kazanma gibi bir istemimiz yok. Biz kendi kulübemizden dışarı çıkmayız."
Sayın Karayalçın'ın böylesi bir çağrıya olumlu yanıt vermesini hiç kimse bekleyemez. Bu kafayla da hiçbir yere gidilmez.
Üstelik yapılması gereken yalnızca sınırlı sayıda yerlerde ortak seçime girmek değildir. Seçim ittifakları halk içinde olumlu karşılanmıyor.
Sol'un başarısı için ortak akıllarla ortak bir program oluşturulması zorunludur. Hiç kimse kendi dünya görüşünden vazgeçmeden, ortaklaşılacak konular üzerinden bir araya gelinebilir. Bu çok zor da değildir.
Üstelik bu bir araya geliş hem kurumlara hem de bireylere açık ve sürekli olmalıdır.
Günümüz koşulları bu ortaklaşmayı zorunlu kılmaktadır. Her geçen gün daha yerleşikleşen bu bozuk yapıya karşı durmanın başka yöntemini bilen varsa şimdi açıklamalıdır.
Tüm bunların yanı sıra hem Türkiye hem de dünya sola mecburdur. Serbest piyasacılığın çıkmazında kıvranmak istemeyenlerin tek çıkış yoludur sol. Gecikmek, daha çok bedel ödemek demektir.
Üstelik yalnızca ekonomik nedenle değil, sola mecburiyet.
Demokrasi için, bir daha darbeler olmaması için...
Yolsuzlukların en aza indirilmesi için...
İşkencelerin olmaması için, her gün bu ülkenin insanlarının birbirini öldürmemesi için...
Daha adaletli bir gelir dağılımı için...
Velhasıl, insanca yaşamak için...
Sola mecburuz.
Ah... Bir de Deniz Baykal'a mecbur olmasak.
*Atilla İlhan'a saygıyla.