HUKUKUN DERİNİ
Devri istibdatta söz söylemek memnu idi,
Ağzını açsan ağlatırdı hükümet ananı.
Devri hürriyetteyiz şimdi değişik kaide,
Söyletirler evvela sonra................ananı
Şair Eşref
Şu an ki Türk Dil Kurumu sözlüğü “Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze” olarak açıklıyor Hukuk’u.
Sözcük anlamı olarak doğru olsa da kavramsal olarak yanlış. Hukuk Devleti dediğimizde, yaşamın yasalarla belirlendiği bir devlet anlamıyoruz. İnsanlığın günümüze değin biriktirdiği bir değerler dizgesinin geçerli olduğu toplum yapısı anlıyoruz.
Kanun Devleti ise ayrı bir şey. Yasalar yine var ama hukuka –insanlığın biriktirdiği değerlere- uymayabiliyor Kanun Devletinde. (Bir yerde Kanun Devleti, diğer yerde yasa sözcüğünü kullanmam; “Kanun Devleti” sözcüklerinin kavram olmasından) Günümüzde Kanun Devleti dendiğinde akla gelen; zora dayanan ve faşizan uygulamaların yasalarla yapıldığı devlet biçimidir.
Bir devlet Anayasasının değişmez maddesinde “hukuk devleti” yazıyor diye hukuk devleti olmaz. Uygulamaları ile olur. Nasıl ki adı Mert olan herkesin mert olmayacağı gibi…
Hukuk Devleti insan haklarını, kişisel özgürlükleri korur. Kanun Devleti, yalnızca yöneten sınıfın egemenliğini pekiştirir.
Politikacılar, bu ayrımı bilerek ya da bilmeyerek kavram kargaşası yaratırlar. Yasalardan kaçmayı, hukuktan kaçmak olarak yorumlamayı pek severler.
Hukuk Devletinde örtülü ödeneklerle alınmış gizli silahlar olmaz. Hukuk devletinde; bırakalım hukuksal olmayı, yasal dayanağı bile olmayan yarı resmi örgütler olmaz. Hukuk Devletinde; devletin kendini koruması, toplumun korunmasının önüne geçemez.
Hukuk Devleti gibi demokrasi de değişken bir kavramdır. İnsanlığın biriktirdiği değerler toplamının uygulanmasıdır demokrasi. Hukukun ayrılmazıdır.
Demokrasilerin ilk kuralı ise düşüncelerin özgürce açıklanabilmesidir. Düşünce, suç oluşturacak bir eylemi önerse bile kendisi suç olmaz. Yani umutsuzluk içinde olan bir insanın “bunlardan kurtulmanın başka çaresi yok, bari ordu darbe yapsa” demesi suç olmaz, ama darbenin alt yapısını oluşturmak için bir araya gelmek (örgütlenmek) suç olur.
İşte yaşadığımız karmaşanın nedeni buradadır. Hukuku ve demokrasiyi içselleştirememiş olmamızdadır.
Sapla samanı birbirine karıştırdığımızda artık suçlunun toplum vicdanında mahkûm edilebilmesi çok zordur. Böyle olanda da haklı iken haksız olma durumu kaçınılmazlaşır.
Devletin derinlikleri varsa –ki birçok devlette olduğu su götürmez- hukuk devletinde bu derinliklerin temizlenmesi zorunludur. Birileri devleti kendilerinin malı olarak görüp, kendi istediklerinin dışında biçimlenmesine izin vermemek için üstü kapalı işler yapıyorsa, bunun açığa çıkarılması gereklidir.
Yanlış olan görev süresi bitenlerin dışlanması, yerine başka bir yapının ikame edilmesidir. Yalnızca ikame edilmesi değil; gerçekte ikame olmadığı durumda bile, toplumda yeni bir yapı oluşturulduğuna ilişkin düşüncelerin yoğunlaşmasına neden olacak uygulamaların olması da aynı derecede yanlıştır.
Polise tüm ülkeyi ve her istediğini dinleyebilme yetkisi verdiğiniz bir ülkede hukukun ve demokrasinin olduğuna, yandaş bir derin yapı oluşturmadığınıza kimseyi inandıramazsınız.