GELİN BUGÜN SÖYLEŞELİM
Bugünkü yazımda sizlerle söyleşmek istedim. Benim yaşamımdan genele doğru basit ama en azından bence önemli olan konulara gireceğim.
Uzun süredir ailece dışarıya çıkmamıştık. Dün, pazar olmasından yararlanıp birlikte hem biraz boğaz havası alalım, hem de dışarıda yemek yiyelim diye çıktık. Dışarıda yemek deyince dört dörtlük ziyafet sofrası olarak algılamayın lütfen. Emekli iki öğretmenin çocuklarıyla gidebileceği sayılı yerler vardır ki; bunların başında öğretmenevleri gelir.
Bizde kalktık, Boğaz kenarındaki Sabancı öğretmenevine gittik. –Hani şu müdürünün, ünlü Çalık ailesinin gelinin kardeşi olan ve daha önce hakkında müfettişlerce usulsüzlük soruşturması kararı olan öğretmenevi-
Öğretmenler ve emekli öğretmenler öğretmenevlerinde yüzde onluk bir indirimden yararlanırlar. Bunun için de öğretmenler her ay maaşlarından kendi istemleri dışında kesilen bir tutarın dışında yıllık bandrol (denetim pulu) ücreti öderler. Emekli öğretmenler ise her yıl ocak ayı içerisinde yıllık ödenti ödeyerek kartlarına yapıştırılacak denetim pulunu alırlar.
İşte ben de hazır gelmişken 2009 yılı denetim pulumu almak için öğretmenevi yönetimine başvurdum. Oldukça kibar bir karşılama sonucu 60 TL ücret istendi. Oysa geçen yıl aynı denetim pulu 18 YTL’ydi. Şaşırdım. Pulu almadan çıktım.
Emekli maaşlarında ocak zammı yüzde dörttü. Yıllık zam ise yüzde sekiz olarak kararlaştırılmıştı. Pul zammı ise yüzde üç yüz otuz üç olarak belirlenmişti.
Biraz da köşe yazarlığı hinliğiyle düşünmeye başladım. Bu inanılmaz zam sonucu birçok öğretmen pul almayacak, öğretmenevlerinden yararlanmayacaktı. Böylece öğretmenevlerinin işlevsizleştirilmesi sağlanacaktı. -Kendimi örnek alırsam benim öğretmenevlerinden yararlanma toplamımın yüzde onu hiçbir yıl 60 TL olmaz. Bu durumda pul almamak daha kazançlı.-
Ama hinlik burada bitmez. İşin içinde bir şeyler var. Daha önceki uygulanmak istenen işletmelerin özelleştirilmesi düşünceleri de göz önüne alındığında amacın Öğretmenevlerinin birilerine peşkeş çekilmesi olabileceği düşüncesi kafamı kemirmeye başladı.
İstanbul’un Anadolu yakasının Karacaahmet mezarlığından sonra ikinci büyük yeşil alanı olan Validebağ öğretmenevi koruluğu için daha önce idari yargıdan dönen uygulamalar da göz önüne alındığında, asıl hinliğin bakanlıkta olduğuna hükmettim. Birçok yerde kamu arazilerine yapılan öğretmenevlerinin bulundukları yerin konumu nedeniyle bazılarının iştahını kabartmaya başladığı bir gerçeklik. Yağmalanacak şeyler giderek azalmaya başladığından buralara da sıranın gelmiş olma olasılığı fazla. Bunun gerekçeleri de ancak böyle insafsız zamlarla hazırlanabilir.
Söz öğretmenlere gelmişken aklıma geldi. Kadim dostum, okul arkadaşım emekli öğretmen Muzaffer Şimşek, Sinop’un Erfelek ilçesinde Belediye Başkan adayı. Bu dostumun ilçe için bir değer olması değil yazmak istediğim. Sonuçta o da bir öğretmen. O, halkının yanında olmayı seçmiş, bunu da kendince en iyi olduğunu bildiği yoldan yapmaya çalışıyor.
Adaylık kargaşası sırasında durumu fark edememiş olabilir. Eminim ki, o da pul almayarak tepkisini gösterecektir. Yalnız bu ara hayli meşgul. Yakınındakilerle neler yapabileceğini zenginleştirmeye çalışıyor. Son görüşmemde bana yeni iş olanakları yaratacak projeleri ile onlara nasıl kaynak sağlanabileceği doğrultusundaki çalışmalarından söz etmişti. Ben açıklamayacağım tabi bunları, kendisi açıklıyordur.
Keşke diyorum; ülkeyi yönettiğini sananlar da projelerinde bu kadar hassas davransalar. O zaman, yaşamak daha zevkli olurdu.