ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

SANDIKTAN  ÇIKAN

Şu an saat 18. Seçim andıkları açılalı bir saat oldu. Sonuçlara ilişkin bilgiler belki de ben bu yazıyı bitirmeden akmaya başlayacak.
Aksa ne olacak, akmasa ne olacak. Yine “uzun boylu cüceler”in kazanacağı belli değil mi? Sonuçta yine sisteme muhalif olması gerekenlerin oyları beslemiyordu tüm çarpıklıkları.
Yani, umutlar yine başka bahara…
*          *          *
Bu seçimlerin son günlerine bir helikopter kazası damgasını vurdu. Ülkemin en çok izlenen gazete ve televizyonları neredeyse tüm yurttaşların matemde olduğunu yayıyorlar!
12 Eylül’ün karanlığında DEV-YOL önderlerinden Nasuh Mitap’la iki buçuk metrekare hücreyi, günde üç öğün dayakla paylaşan Muhsin Yazıcıoğlu; dahli bulunduğuna inandığım Kahramanmaraş’ta bir tepede sonlandırdı yaşamını.
Yaşamın garip cilvesine bakın ki; düştüğü bölgenin adı Kanlıçukur. Adını, 1915’te kesilen Ermenilerin kanlarının gölleşmesinden aldığı söyleniyor.
Enkazı bulanların köyünün adı Döngeller. Bu köyümüzün de adının 1915’te Müslümanlığı geçerek kurtulan ve geriye dönen Ermenilerden oluştuğunu yazmış bir dostum.
Halklar kin tutmuyorlar. Kini ve düşmanlığı egemenler körüklüyorlar çıkarları için.
Şimdi tüm bunlardan sonra Kahramanmaraş’ta bir parka Muhsin Yazıcıoğlu’nun adının verilmesi gündemdeymiş!
Oooyyyy. Kara başım.

         *          *          *
Hiç bu seçimdeki kadar umutsuz ve karmaşık duygularla oy vermemiştim. 12 Eylül’den sonraki ilk seçimlerde geçersiz oy kullanmıştım. Şimdi, bunca yıldan sonra bir bölümü geçersiz oylardan oluşan oy pusulalarını attım sandığa. Seçeneksiz bir seçimdi benim için. En azından bir bölümü…

         *          *          *
Yaşamım boyunca neredeyse hiç çoğunluğun olduğu yerde olmadım. Bundan da yüksünmek bir yana gurur duydum. Nazım Usta’nın dediği gibi:
“çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye”

“dünyaya erken geldim diye kahretmedim hiçbir zaman
ben yirminci asırlıyım
ve bununla övünüyorum
bana yeter
yirminci asırda olduğum safta olmak
bizim tarafta olmak”

Değişen bir şey yok. Nazım’ın yirminci asırda bulunduğu taraftakiler, yirmi birinci yüzyılda aynı tarafta ve yine azınlık.
Çoğunluk getirmiyor güzel günleri. Borsalar, bankalar, markalar, dolarlar ve avroların oluşturduğu patronların dünyasıdır gerçekte azınlıkta olup; çoğunluğu peşlerine takmayı başaran yalancı dünya…
Yirmi birinci yüzyılda da “yetiyor bana/ bulunduğum safta olmak.”