ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

BARIŞA GİDEN YOL

Ne zaman siyaset sahnemize baksam, Aziz Nesin’in soyadı alış öyküsünü anımsarım.
Öykü Şöyle:
Soyadı yasası çıkmış herkes kendine bir soyadı beğenmektedir. Aziz; cimrilerin ‘eliaçık’, korkakların ‘yürekli’, tembellerin ‘çalışkan’, kalleşlerin ‘mert’ soyadlarını aldıklarını görünce kendisine “nesin” diye sorar ve “nesin”i soyadı olarak alır.
Bizim siyaset sahnemizde buna hayli uygundur. Demokrasinin yanından geçmeyen partilerin ‘demokrat’, halka değil devlete bağlı partilerin ‘halk’, gelir dağılımını sürekli bozan ve halkı yoksullaştıran partilerin ‘adalet’ sözcüklerini adlarında bulundurduklarını hepimiz biliriz.
Bu garipliklerin en şaşkını ise ne kadar oy alırsa alsın siyaseten bitmiş CHP’dir. Kendinin Sosyal Demokrat olduğunu söyleyen ve Sosyalist Enternasyonale üye olan bu partimizi bırakalım Sosyal Demokratlığı, demokrasinin kulvarında bile göremezsiniz.
Son günlerde bir “Kürt Açılımı” gündemde. Bu konuda en çok sözü olması gereken partilerin Sosyalist ve Sosyal Demokratların olması en doğalıdır.
12 Eylül’ün ve iç çekişmelerinin güdükleştirdiği sosyalistlerin sesi, yeniden hak ettikleri yere geldikleri zamana dek kısık kalacak. Onların sözleri duyulmayacak, etki yapmayacak.
Ya kendine ‘sosyal demokrat’ diyenler!  Onların da üzgünüm ki söyleyecek sözleri yok. Topluma sunacakları bir önerileri de yok. Yok, çünkü onlar ‘sosyal demokrat’ olduklarını çoktaaan unuttular. Topluma ve toplumun acılarına sırtlarını döneli çok oldu. Nerdeyse faşistler gibi savaş kışkırtıcılığı yapacaklar. 
Barış bugün çok daha yakıcı olarak kendini arattırıyor. Çocukları askere gidecek anaların yüreklerindeki acıyla karışık burukluğu göremeyen gözler var. İçlerindeki insanca duyguları kör etmiş olanlar, çocukları olmayanlar ya da kendi çocuklarını çeşitli torpillerle koruyanlar barışa karşı çıkabilirler. Onlara sorulacak tek bir soru var: “Sen, kimin evladını şehit istiyorsun?”
İnsanım diyen “insanlıkla nefretin savaşı”nda barışın yanında olmak zorundadır.
Milliyetçi duyguları yüksek tuzu kuruların oylarına göz dikmek, kan üzerinden siyaset yapmak tarih önündeki mahkûmiyetinizi perçinlemekten başka bir işe yaramaz. Hele hele buradan bir iktidar çıkarabileceğini ummak, en hafif deyimiyle aymazlıktır.
Yüreğinde insan sevgisi barındıranların sesini daha çok yükseltmeleri gereken günlerdeyiz. Barış, AKP gibi demokrasi anlayışı sakat bir partiye bırakılamaz. Çünkü barışın temel koşulu demokrasidir. AKP ise, demokrasiyi yalnızca kendi anlayışının önündeki engellerleri kaldıracak geçici bir araç olarak gördüğü duygusunu vermektedir. Zaten aldıkları eğitim gereği demokrasiyi içselleştirmeleri beklenemez.
Haklarını savunan öğrencilerin dövülmesinden neredeyse içki yasağı koyan belediyelere, Emekli ve öğrencilerin sendikalarına geçit vermeyen hükümetten pisuvarları yasaklayan Ordu valisine kadar AKP’nin nasıl bir toplum istediğini gösteren yüzlerce örnek sıralamak olanaklıdır. Bu yapıdaki bir AKP’nin getireceği sakat demokrasi ve barış anlayışı ancak, doğru bir demokrasi ve barış mücadelesiyle gerçek rayına oturtulabilir.
Unutmayalım ki her gelen gün yeni umutlara gebedir. Barış için, insanca yaşamak için, demokrasi için, iş için, aş için yeni bir sola gebedir Türkiye…