HAMASETİN SONU HÜSRAN
Haftada bir yazmanın bir zorluğu da gündemin sıcaklığına yetişememek. Ülkemiz gündemi o kadar hızla değişiyor ki; yazınıza başladığınızda gündemde olan konu, bitirdiğinizde yerini başkasına bırakmış oluyor.
Geçtiğimiz günlerin en sıcak konusu “açılım”. AKP bile adını tam olarak koyamadığı için ben kısaca “açılım” olarak belirteceğim.
AKP, tarihsel sürecin zorlaması karşısında ayak sürüyerek götürmeye çalışıyor açılımı. Gerçekte demokrasinin günümüzdeki konumunu içselleştirmiş değil.
AKP; ne örgütlü toplumdan, ne de özgürlüklerden yana tutarlı bir tavır göstermiyor. Çiftçi-Sen, Genç-Sen gibi günümüzün yeni örgütlenme yapılarını istemiyor. Yurttaşı hakları olan özgür birey olarak değil, sadaka verilebilen bağlı tebaa olarak görüyor.
* * *
Açılımın mecliste ele alınmasının ön görüşmeleri de hayli hareketli geçti. Pankartlı eylemle, Onur Öymen’in kan kokan çözümsüzlüğüyle CHP’nin bir kez daha Atatürk’ün gölgesine sığınmak başka söyleyecek sözü olmadığını gördük.
Önemli olan CHP değil elbette. Önemli olan kendilerinde toplumun önüne çıkıp söylemek hakkını bulan, hem de bu hakkı “sosyal demokrat” olarak bulanların saçmalıkları.
Şöyle yakın geçmişe bir dönüverelim.
Canan Arıtman’ın Cumhurbaşkanının annesi ile ilgili ırkçı ve ötekileştirici açıklamasını anımsayıverelim.
Mümtaz Hoca’nın “Kürtlerle, Kerkük Türkmenlerinin mübadelesini içeren nerden baksan yeni acıları ve düşmanlıkları içeren önerisine bakalım.
Ve de son olarak Onur Öymen’in Kürt sorununa kan ve katliam kokan önerisine gelelim.
Sosyalliği bir yana bırakalım, bu açıklamaları demokrasinin “D”siyle bağdaştırabilen insanın, insanlığından şüphe edilmeli.
* * *
Dünya değişiyor.
Değişmeyen tek şey değişimin kendisi.
Sosyal olgular ve kavramlar ancak onların oluştuğu konumlarda ve o zaman için geçerlidir.
Bugüne nasıl 1400 yıl öncesinin formülleriyle çözüm bulmak gericilikse, 200 yıl önce icat edilmiş ulus (millet) kavramlarıyla çözüm bulmak da aynı derecede gericiliktir.
Politikacının her şeyden önce yeni bir gelecek tasavvuru olmalıdır.
Elbette ki gücünü geçmişten alacaktır ama asla geçmişin tekrarını savunmayacaktır.
Geçmişin tekrarını savunmanın siyasal literatürdeki adıdır gericilik.
Dünü değiştirmeye çalışmak, önceki günü savunmak anlamına gelmez. (Bunu özellikle Sevr paranoyasındakilere nasıl anlatmalı?)
İnsanlığın çağdaş birikiminin oluşturduğu demokratik kültür her geçen gün yenilenmekte, gelişmektedir.
Kendini yenileyemeyen, geliştiremeyenin yıkılıp yok olması kaçınılmazdır.
Sonsuza değin var olmanın zorunlu koşuludur bu.
Lafla peynir gemisi yürümez.
Hamasetin sonu hüsrandır.