HAZANIN ADI HÜZÜN
Yaklaşık iki haftadır gezmekteyim. Bu sürenin bir haftasını Sinop’ta geçirdim.
Hapishaneden adaya, Hamsaros’tan Erfelek Şelalelerine yeniden dolandım Sinop’u. Al gözüm seyreyle dedim o doyumsuz hazan ormanlarını. Hayıflandım bir yandan da Sinop’un kaderinin bir nükleer ve üç termik santralle karartılmaya çalışılmasına.
Ülke gündemini ucundan izledim. Gönlümün ve gözümün güzelliklerini örtmesine izin vermedim. Ne sayısı belirsiz darbe söylentilerine, ne Onur Öymen’in yamukluğuna, ne sokak gösterilerinin barış sürecini baltalamasının arka planlarına, ne de Başbakanın makale yazarlarına sataşmasına öncelik tanımadım.
Önceliğim dostlarımdı, doğamdı.
İki gün, kırk kusur yıllık arkadaşlarımla birlikte oldum. Yurdumun nerdeyse her bölgesinden gelen Çorum İlköğretmen Okullu arkadaşlarım ve öğretmenlerimle andım eskileri. Sinop öğretmenevindeki yemeğimize ortaokuldan sıra arkadaşım, şu an ki Sinop Belediye Başkanı Baki Ergül’ün katılması daha da mutlu etti beni.
Sinop’un aydınlık yüzü Ural Armay’ı andım, o küçük kitapçı dükkânının bulunduğu yerden geçerken.
Hamsaros fiyordunu bilir misiniz? Türkiye’nin tek fiyordudur orası. İşte o görkemli güzelliği gezerken bir kez daha lanetle andım bazılarını. Benim fiyordumun adını değiştirip uyduruk “Hamsilos” yapanları.
Ayancık yolunda durdurdum arabamı. Yolun iki kenarında Sinop’ta adı “bileydun” olan kocayemişlerden yedim.
Gebelit Koyunda izledim balıkçı teknelerinin maviye sarılışını.
Kalas köprüsünden sallana sallana geçtim Karasu çayının. Altımda köpüren sular söylüyordu kavuşmanın şarkısını.
Artık yok olmuş sayılabilecek pedavra kaplı evlerin son örneğini fotoğrafladım, içimde eski bir dostu yitirmenin hüznüyle.
Yine ilkokuldan sınıf arkadaşım olan Nihayettin’in video görüntülerini çektim, dükkânında ayakkabı üretirken. –O da soyu tükenmekte olan mesleklerden birinin son temsilcisiydi.-
Kurban bayramı arifesinde Ertan Boyacıoğlu’nun nokulundan yedim tıka basa. Nokul’un ne olduğunu bilmeyenlere önerim bir Sinop’lu bulmaları ya da gitmeleri Sinop’a.
Sevgiyi gördüm, dostluğu yaşadım; ikiyüzlülükten ve çıkar düşüncesinden uzaktı.
Hüznü tattım, gözyaşı döktüm; zordu bırakıp gittiklerini bulamamak döndüğünde.
Yaşamı duyumsadım.