ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

DEMOKRASİ ALGISI

Sürekli olarak aynı şeyi yineliyor olabilirim ama bu ülkede bazı şeyleri bin kez söylesen yine az geliyor.
Demokrasi algıya dayalı bir yaşam biçimidir. Bu algıyı yalnızca yasalarla oluşturamazsınız. Bu algının alt yapısı olmayan insanların yönetiminde demokrasi oluşmaz.
Son ayların en dayanılmaz tartışması bu. “Demokratik açılım.”
“Demokratik açılım”ın mimarı da AKP.
AKP’nin demokrasi algısı ne?
AKP’nin demokrasi algısı için bakmamız gereken yer uygulamalarıdır. Aklımıza geliveren uygulamalarına bakalım:
Özlük haklarını demokratik bir biçimde savunan tekel işçilerine zemheride soğuk su ve gaz saldırısı mı demokratik?
Sakat bir işçiyi işten çıkartıp, yerine AKP gençlik kolu başkanını işe almak mı demokratik?
Sendikalaşma önüne her gün yeni bir engel oluşturup, Gençlik, emekli ve çiftçi sendikalarını yasa dışı ilan etmek mi demokratik?
Tüm darbelerin övgüsünü yapan kişiye “TBMM Onur Ödülü” vermek mi demokratik?
Soruları yüzlere çıkarmak çok kolay.
Rahleyi tedrisattan geçip, teokratik eğitimi alıp içselleştirmiş kişilerin demokrat olmaları, kurttan koyun sürüsüne çoban atamaktır.
Bozuk saatin bile günde iki kez saati doğru gösterdiği gibi AKP’nin de doğru şeyler yaptığı elbette olmaktadır ama bunlar genelin yanında önemsiz kalmaktadır.
Demokrasinin içselleştirilmediği toplumlar her an yeni sancılara gebedir.
Hele hele faşizan bir milliyetçiliğin (milliyetçiliğin faşizan olmayanı var mı ki?) kol gezdiği ülkede ayırımcılığın şiddete dönüşmesi kaçınılmazdır.
Yıllardır ülkemizde bu şiddetin belirtileri kendini giderek daha net göstermektedir.
En son geçtiğimiz hafta Selendi’de Romanların dışlanması sonucu çıkan olaylar yeni tırmanışların yalnızca Türk – Kürt ikileminde olmayacağını gösteriyor. Kışkırtılabilecek her tür etnik (laz, Çerkez, gürcü, Boşnak vb.)  ya da inançsal (mezhep, din, hatta tarikat) farklılıklar gerilmek istenecektir.
Selendi’de Romanlara yapılan saldırı ile İzmir’de kapatılan DTP konvoyuna yapılan saldırının beslendiği kaynak aynıdır. MİLLİYETÇİLİK.
Milliyetçilik her zaman bir “ÖTEKİ” gereksinimi duyar. Bu bazen Kürt, Bazen alevi, bazen başka etnik yapı olur ama değişmeyen “öteki”nin varlığıdır.
Edirne’de yaşananlar tam da bu tanıma uyar. Edirne’de milliyetçilik adına yine kendi milleti içinden olan ama farklı düşünenler ötekileştirilmiştir. Edirne’de saldıranların hiçbir somut gerekçesi yoktur.
Bir içişleri bakanının istifası için bu olayların teki yeterlidir. Olaylar böylesine birden çok olduğunda; demokrasiyi içselleştirmiş bir ülkede hükümet çoktan istifa etmiş olurdu.
Olmayan demokraside; milliyetçilik, -zaten arasında çok ince bir çizgi bulunan- ırkçılığa derhal dönüşüvermekte.
*          *          *
İşin acıklı yanı ise ne yazık ki meclisimizdeki siyasal partilerin hala milliyetçilik yarışında olmalarıdır. Sorun mecliste yalnız olan Ufuk Uras’ın tek başına yapabileceklerini çok çok aşacak büyüklüktedir.
Toplumun barıştan, huzurdan yana olan insanlarına düşen görev bu gerilimi yaratanlara karşı çıkmaktır.
Yeni “Maraşlar, Çorumlar, Sivaslar olmasın” istiyorsak bu gidişi durdurmanın zamanın geçmekte olduğunu görmek zorundayız.