ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

ATLARIN TEPİŞMESİ

Birkaç yazımda değinmiştim. “Şu anda büyük gürültüler kopartan sorun, değişimin sancılarıdır” diye.
H. Bülent Kahraman, 26 Şubat tarihli Sabah gazetesindeki yazısında, benzer bir saptamada bulunmuş. Yazının bir bölümünü alıntılayacağım:
“Bugünkü sorun bir rejim sorunudur. Daha doğrusu rejimin dönüşmesiyle ilgili bir sorundur…
Metropoldeki burjuvazinin tıkandığı yerde Anadolu sermayesi devreye girdi. Hazin ama doğal olanıysa metropol burjuvazisinin Anadolu sermayesinden korkarak, malını mülkünü onun ele geçireceğini düşünerek içine kapanması, rejime sahip çıkması, Anadolu sermayesiyle çatışmasıdır.”
Bu saptamaların ışığında H. Bülent Kahraman yazısında; sınıfsal dönüşümün getirdiği değişimin sancıları olduğunu sonucuna varıyor.
Her ne kadar ortada “sınıfsal dönüşüm” sözü olsa da bilinen ve geçerli olan sınıf tanımlarına uygun bir “sınıfsal dönüşüm” yok.
Günümüz toplumunda iki sınıf vardır. Üretim araçlarını elinde bulunduran ‘Burjuvazi” ve emeğini pazarlayarak geçinen “Emekçiler”.
H. Bülent’in de saptadığı gibi, ülkemizdeki kavga Metropol sermayesi ile Anadolu sermayesi arasındadır. Yani kavga; Burjuvazinin iç kavgasıdır. Egemenlik kavgasıdır.
Bu kavganın hiçbir yerinde HALK YOKTUR: Kavganın sonucunda kazanan taraf halk, yani emeğini satarak geçinenler olmayacaktır.
Klasik bir deyişle “tepişen atlar”dır. Ezilen ise arada kalan emekçiler…

      *          *          *
Burjuvazi her zaman kendi kavgasını, “halkın kavgası” olarak göstermek ister. Çoğu zaman da bunu başarır. Halk, kendi çıkarına olmayan kavganın gönüllü tarafı olur. Burjuvazinin bunu başarmak için kullandığı en etkin silah “milliyetçilik”tir. Adına “ulusalcılık” denmesi bir şeyi değiştirmez.
Milliyetçiliği ana silahı “ötekileştirme”dir. Her zaman bir “öteki” bulur. Bu ötekiler; kara derili, Yahudi, sosyalist ya da Kürt olabilir. Günün geçerli koşullarına göre öteki yaratılır. Ötekine olan düşmanlık körüklenerek, sınıfsal farklılıklar gözden kaçırılır. Sonuçta burjuvazi gelirini sürekli katlarken, halk giderek yoksullaşır.
Yurdumuzda 1980 öncesi ‘öteki’ sosyalistler iken, bugün ‘Kürtler’dir. Bu oyun, öylesine acımasız oynanır ki; Kürtlerle değil kardeşliği savunmak, görüşmek bile neredeyse “vatan hainliği”dir.
*          *          *

Hazır söz buraya kadar gelmişken Sırrı Sakık’ın CHP’nin 1999 seçimlerinde HADEP’e ittifak önerdiğini açıklaması ile başlayan tartışmaya da değinmek istiyorum.
Milliyetçiliği bayrak yapan CHP, bu açıklamaya şiddetle karşı koymaya çalışıyor. Haklıdır. Haklıdır çünkü son yıllarda CHP’nin tek varlık nedeni ötekileştirme üzerinden kurguladığı siyasettir.
Konuya önce yasal açıdan bakalım: Bizim yasalarımız siyasal partilerin ittifak yapmalarına izin vermez. Yapılan ittifaklar ne kadar açık olursa olsun, yasalar karşısında gizlidir.
Bu nedenle; yapılan hiçbir ittifakın resmi defterlere yazılmış karar yoktur. Bu nedenle bazı CHP sözcülerinin “karar defterinde böyle karar yok” yollu açıklamasının anlamı da yoktur. Büyük olasılıkla son seçimlerde CHP ile DSP’nin yaptığı ittifakın da kararı yoktur, daha önce SHP döneminde DEP’le yapılan ittifakın da… Varsa zaten suçtur.
Soldaki bir partinin iki dönem ilçe başkanlığını yapmış biri olarak bu işleyişin nasıl olduğunu iyi bilirim. İttifaklardan, önce nabız yoklaması yapılır. Sonra görüşülür. Anlaşılırsa partilerden birinin listesiyle seçime gidilir.
CHP eğer sosyal demokrat bir parti olsaydı; yalanlama yerine bu tür bir ilişkinin barış için olağan bir ilişki olduğunu savunurdu.
Hatta meydanı Ufuk Uras’a bırakmaz; BDP’nin grup olması için olan eksikliğini, vereceği ödünç milletvekili ile sağlardı.
CHP’nin şu anki tavrının tek açıklaması: “Özrü, kabahatinden büyüktür” sözüdür.