YARINA NE KALACAK
Ben bu yazıyı yazarken Beylikdüzü’ne kar yağıyordu. Doğanın eşsiz mucizelerinden biridir kar yağışı. Yararları bir yana, seyretmesi bile doyumsuz bir zevktir çoğu zaman. Bu nedenle olsa gerek kentin yoksul mahallelerindeki çocukların yüreğini bile pır pır ettirir. Eve döndüğünde sıcak bir soba bulamama korkusunu bile yener, kar.
Yaşamımın son otuz yılını geriye çevirebilsem neler olurdu. Kirlenmemiş sular, zehirlenmemiş hava ve insanlık değerlerini bir pula satmamış insanların bulunduğu zamana geri dönebilsem keşke.
Sinop Milletvekili Engin Altay, kuzenlerimden biridir. Birkaç gün önce mecliste özelde Sinop’a, genelde yurdumuzun çeşitli yerlerine kurulması planlanan termik santraller üzerine bir konuşma yaptı. –Doğrusu güzeldi. Eğer dinlememişseniz ve de internet olanağınız varsa bulun dinleyin derim-
Şimdi bazılarınızın “akraba dayanışması” olarak algılamaması için hemen yazayım. Engin’le genel anlamdaki politik görüşlerimiz hiç uyuşmaz. Yıllar önce ülke genelinde yayınlanan bir gazetede yazdığım yazı, büyük olasılık Engin’nin aldığı en sert eleştiridir.
Dönelim konumuza:
Biliyor musunuz ki; Karadeniz Bölgesinin o doyumsuz yeşilinin sonunu getirecek çok sayıda termik santral kurulması planlanıyor.
Konuşmasında Engin de anlatıyor: Yurdumuza kurulması planlanan elektrik santrallerinin temel işlevi bizim için elektrik üretmenin ötesinde; üretilen elektrik Avrupa ülkelerine pazarlanacak. –Durun, hemen “ne güzel işte, para kazanacağız” demeyin.-
Kömür Güney Afrika’dan ve başka ülkelerden gelecek. Tozu, külü, zehiri bize, temiz enerji olan elektriği Avrupa’ya gidecek.
Engin’in de belirttiği gibi, Dünya’da kömürü en bol olan ülkelerden biri Almanya. Peki, bu kömürü bol Almanya kömür santrali kuruyor mu? Hayır, kurmuyor. Avrupa kirletici olan Kömür santrallerini ve çimento fabrikalarını kapattı. Sırada Nükleer santralleri kapatma var. Elektriğin daha az kayıpla küresel taşınması sağlandığında kuşkunuz olmasın var olan nükleer santrallerini de kapatacaktır. Kirleticiler bizim gibi uydu saydıkları ülkelere aktarılacak, onlar sefalarını süreceklerdir.
Küresel ısınma sonucu çöl olacak olan Ege ve Akdeniz bölgesini de düşünürsek, belki de gelecekte yurdumuzun canlı yaşamına uygun olarak kalabilecek tek bölgesi Karadeniz Bölgesi olacak.
Şimdi ellerinizi başınızın iki yanına koyarak bir kez daha düşünün. Gelecekte yaşanılabilecek tek bölgemiz olacak yerlere termik santraller kurmayı Avrupa neden teşvik etmektedir.
Bu vurdumduymazlığa suskun kalmanın bedeli çok ağır. O, birkaç damla gözyaşı dökmesine bile yüreğinizin dayanmadığı çocuklarınızın, torunlarınızın zehir solumasına nasıl suskun kalabilirsiniz?
Yurtseverlik, platonik bir aşk değildir. Üzerinde yaşadığımız toprakları kurdu kuşuyla, börtü böceğiyle, çalısı ağacıyla, suyu havasıyla korumak ve paylaşmaktır. Ancak o zaman bu topraklar bizi besleyen, koruyan ANADOLU olur.