ŞARK KURNAZLIĞI VE BİR İMAM ÖYKÜSÜ
“Şark kurnazlığı” diye bir deyimiz vardır ya. İşte biz tam da bu kavrama uygun insanlar olduğumuzu bir kez daha kanıtladık.
“Şark kurnazlığı” klasik kurnazlıktan farklıdır. Kurnazlık, özünde dürüstlüğü barındırmaz. Aldatmacadır. Hak edilmemiş bir edinim sağlar.
Şark kurnazlığı ise; aldatmacanın sırıttığı bir kurnazlıktır. Öylesine acemilikle içerir ki, en saf olanlar bile bunun bir aldatmaca olduğunu anlarlar.
Eksoztundan çıkan kara dumanların durakta bekleyenleri boğduğu otobüsün üzerine “yeşil motor” yazılmış olması gibidir, şark kurnalığı.
26 maddelik Anayasa değişlik paketinde şark kurnalığı en kaba biçimiyle sırıtıyor.
Memurlar çok salak ya… Onlar, anlaşma olmadığında hükümetin belirleyeceği bir kurulca bağıtlanacak grevsiz bir” toplu sözleşme” ye kanarak destek vereceklerdir!
Bu ülkenin demokratları 12 Eylül zulmünden çok çektikleri için; akıllarıyla değil, gönülleriyle hareket edecekler ve –büyük olasılıkla zaman aşımı neden ile beraat edecek olan- cuntacıların yargılanabilmesi uğruna diğer tuzakları görmeyeceklerdir.
Gelelim fırtınalar kopartan yargının yeniden düzenlenmesi maddelerine:
Burada kanaviçe işleme kılıflar göz kamaştırıyor. Günümüzdeki üst yargı organlarının demokratik ve çağdaş bir anlayış sergilediklerini söylemek oldukça zor ama bu gerekçe kullanılarak getirilmek istenenlerin ise “gelen gideni aratır” türünden olduğu da bir gerçek.
AKP sözcüleri; üst yargı kurullarının değişiklerini anlatırken; onlara bütçe verileceğini, bina sağlanacağını, sekretaryasının olacağını söylüyorlar. Yıllardır söylenen haklı istekleri yerine getireceklerini sıralıyorlar. “Bunlar sizin istekleriniz. Şimdi niçin karşı çıkıyorsunuz, diyorlar.”
Şark kurnazlığının sırıttığı noktalardan biri de bu. Kurulların oluşunun nasıl denetimleri altına alınmak istendiğini anlatmıyorlar. Hatta ilk bakışta siyasi otoriterlerce atanacakların çok az sayıda olacağı görüntüsü bile yaratıyorlar. Oysa diğer kurul üyelerini atayacak olan kuruluşların –örneğin HSYK için Anayasa Mahkemesinin- göndereceği üyelerin de dolaylı olarak kendi istedikleri üyeler olacağını gözden kaçırmaya çalışıyorlar.
12 Eylül anayasasını savunabilmek için gözü bağlı bir militan olmak gerekiyor. İşte bu karanlığı bahane edenler ise daha da beterini cilalamak istiyorlar.
Burada aklıma bir fıkra geliverdi. Onunla bitireyim.
Köyün birinde bir imam, cenazeleri pencereden çıkarttırırmış. Gün gelmiş, hak vaki olmuş. İmam ölmüş. Yerine oğlu imam olmuş.
Yeni imam, bakmış incelemiş. Bu uygulamanın gereksizliğine karar vermiş ve ilk cenazeyi kapıdan çıkarttırmış.
Bunu duyan çevre köylerdeki imamlar, yeni imama koşmuşlar. “Aman, sen ne yapıyorsun?” demişler. “Babana küfür mü ettireceksin. Babana rahmet okunmasını istiyorsan onu aratmalısın.”
Yeni imam bu görüşmeden sonra, cenazeleri bacadan çıkarttırmış.
* * *
Birileri; 12 Eylülcülere rahmet okutmak mı istiyor ne?