BİR KERECİK
Hafta sonu Ankara’daydım. Yok, yok CHP kurultayını gözlemedim. 39 yıl önce Çorum İlköğretmen Okulu’ndan yurdun dört bir tarafına dağıldığımız arkadaşlarımla buluştum. Dahası buluşmamıza on bir de öğretmenimiz katıldı.
Yine de bunca yılın özlemi arasında gözlerimiz sık sık CHP kurultayı haberlerine kaydı, kulaklarımız dikilirken sustuk.
Siyasal düşüncelerin hemen her kanadından arkadaşlarımız vardı. Hiç sorun olmadı. Anıların arasında güncel siyasal yaşamdan da söz edildi elbette. (Öğretmenlerin siyasetten uzak durması olası mı?)
Aramızda şu an Belediye Başkanlığı görevini yürütmekte olanlar, meclisteki siyasal partilerin merkez organlarında görev yapmış olanlar, milletvekili adaylığı olanlar, Türkiye’nin en büyük çiftçi kooperatiflerinden birinin genel başkanlığını yürütenler vardı.
Toplantımıza katılan 153 arkadaşımızdan çok büyük çoğunluğunun tercihi CHP olmuş. Bu arkadaşlarımız bugüne dek hep umudu, içlerindeki burukluğa karşın diri tutmaya çalışmışlar. Bugün ise umutlarını yenilemiş görünüyorlardı.
CHP’deki Genel başkan değişiminin medya destekli umut pompalamasını eleştirecek kadar zamanları da olmadığından; coşkunun sarmalında esriktiler.
Doğrusunu yazmak gerekirse benim de kalbim, bir değişim dalgası oluşmasından yana “güp güp” atıyordu. İstiyordum ki CHP, gerçek bir sosyal demokrat parti olmayı benimsesin ve bunu içselleştirsin. Hatta soldan ve sosyalistlerden de destek alarak, bu üzerimize abanan karabasanı aralasın.
Kalbim bunları dilerken; aklım kalbime “kıs kıs” gülmeye başladı. “Koca ihtiyar. Yoruldun galiba. Kavganın kolayına kaçmak mı istiyorsun? Hiçbir akarsuyun geçmediği, kurak bozkırda çeltik üremesini mi beklemektesin” diyordu.
CHP’nin yeni kadrosunun kurultay önceki son 24 saatine bakınca aklıma hak vermemek de olanaksızdı hani. Daha yolun başında demokrasiyi işlerine gelince nasıl görmezden gelebileceklerinin işaretini verdiler. Seçimlere çarşaf listeyle girilmesini savunurlarken, son gece karar değiştirip blok listeyle girme kararı aldılar. Yani birileri tek bir liste hazırladı. Kurultay onayladı. Kurultay delegeleri kendi özgür iradelerini hiçe sayan bu davranışa tıpkı önceki dönemlerdeki gibi hiç tepki göstermediler.
Olayın demokrasi dışılığını sorduğum bir CHP’li dostum; “Bunlar önceki dönemin seçtirdiği delegeler. Ayrıca bizim istediğimiz yeni kadroları da tanımıyorlar. Serbest seçim (Çarşaf liste) yaparsak kimlerin yönetim organlarına gireceği belli olmaz. Bir kez için blok liste kararı almak durumundaydık.” Dedi.
Aklıma Turgut Özal’ın; “Anayasayı bir kerecik ihlal etmekle bir şey olmaz” sözü geldi. Söyleyemedim. Dostumun o anki coşkusunu ve şevkini kırmak istemedim.
Bu “bir kerecik” anlayışının temelinde “halka inanmamak” vardır. Bu anlayış, darbecilerin anlayışıyla bire bir çakışır. “Halk, ancak bizim istediklerimizi onaylamalıdır. Bunu yapmıyor. Kimi seçeceğini bilmiyor. Bu nedenle de; bizle darbe yaparak, rayından çıkan ülkeyi yeniden rayına sokuyoruz” anlayışıdır.
Ne diyelim. HOŞ GELDİN, BİR KERECİKLERLE SINIRLANABİLEN DEMOKRASİ”