YAZMAK ZOR GELİYOR
Bazen çok zor gelir yazmak. Ilık bir bahar sabahında cıvıldaşan kuşların sesini duyarken örneğin.
Dışarıda; doğanın tüm renklerinde çiçeklerin var olduğunu düşünürken ya da bitki kokularını duyarken açık pencereden, kapanıp yazmak zor gelir.
Bu güzelliğin zorlamasıdır. Yaşama çağırısıdır doğanın.
Bir de tam karşıtı durumda zor gelir yazı yazmak. Her saat başı verilen haberlerde gencecik fidanların parçalanmış gövdelerini duyarken zor gelir.
Zavallı politikacıların bunca olumsuzluklara karşın kendilerini haklı ve şirin göstermek uğruna palavralarını sıraladıklarını gördükçe zor gelir yazı yazmak.
* * *
Bazen öylesine anlamsızlaşıyor ki her şey, tepem atıyor çaresizliğimden.
Örneğin; siperde çömelmek ya da ayakta durmak dalaşmasını duyduğumda…
Örneğin; “Ben bilirim ama söylemem, geldiğimde yaparım” türü anlamsızlıklara prim verildiğini gördüğümde…
Örneğin; kendi beceriksizliğinin sonucunu, başkalarının eylemlerinde gerekçelendirenlerin şapşallığında…
Ve de yazmadan edemeyeceğim, en çok da kendi yoksulluğuna neden olanları, kendi kanının akmasını önlemek yerine teşvik edenleri sandıklardan çıkarma becerisini gösteren bizlerin aymazlığında…
* * *
Şimdi Ege’nin serin sularında kulaç atmak varken, yeri mi Madımak yangınını anmanın…
Şimdi Karadeniz’in yeşilinde yitmek varken, sırası mı dağ başlarında ölümü beklemenin…
Şimdi bir dost söyleşisinde gülmek varken, zamanı mı ağıt yakanları duymanın…
Evet, ne yazık ki; hem yeri, hem sırası, hem de zamanı bunların.
* * *
Yazmak zor geliyor bugün.
Yine de yazmak gerek bunca olumsuzluğa karşın. Yine konuşmak gerek. Susmamak gerek. Başkaldırmak gerek. İsyan etmek gerek.
Çünkü başka türlü ulaşılamayacak güzel günlere.