NASRETTİN HOCA’NIN TÜRBESİ
Ve yeniden döndük referanduma.
Toplumsal uzlaşmaya dayanmayan Anayasalarımızın ne de çabuk yıprandığının bir örneğini daha yaşıyoruz.
Beceremedik kalıcı bir kural koymayı. Her gelen kendi keyfine göre şekillendirmeye kalkıyor ülkeyi.
Anayasa yapıyoruz, yasalar yapıyoruz, kurallar koyuyoruz. Fakat bir türlü işletemiyoruz. İşletemiyoruz, çünkü genel bir meşruluk içermiyor yapılanlar. Kaynağını ve gücünü özgür istençlerle belirlenmiş oylamalardan almıyor.
Son yarım yüzyılın en demokratik oylaması –tam demokratik demek istemiyorum- 1961 Anayasa oylaması. Ondan sonrakilerin tümü dayatma.
* * *
Günümüze dönersek. Tam bir karmaşa içerisinde gidiyoruz Anayasa oylamasına. Anayasa Mahkemesinin çok eleştirilen kararlarıyla birlikte.
Öncelikle şunu tartışmak gerekmiyor sizce. Var olan 12 Eylül Anayasası meşru mudur?
Bu anayasa geçerli midir diye sorarsanız yanıtı “EVET” dir. Meşru mudur diye sorarsanız, durum değişir.
Öncelikle bu Anayasanın nasıl ve hangi koşullarda yapıldığını anımsayalım.
12 Eylül’ün dünyada eşine ender rastlanan, belki de rastlanmayan baskı ortamında, gücünü elindeki silahtan alanların hora teptiği ortamda oluşturulan bir kurul. Kurulun seçicileri, beş general.
Bu kurulun hazırladığı ısmarlama Anayasa taslağı ve ona son şeklini veren yine beş general.
Ondan sonraki aşama tam bir acıklı komedi. Sözde bu taslak halkoyuna sunuluyor. Gerek o zaman yalnızca devletin elinde bulunan radyo ve televizyonda, gerekse tüm yazılı basında sürekli “ANAYASAYA EVET” propagandası yapılmakta. Bu yetmemekte; her akşam haberlerde “ANAYASAYA HAYIR” çalışması yapan şu kadar kişi yakalandı ve gözaltına alındı gözdağları.
Dahası da var. Halka yapılan açık tehdit: “Bu Anayasa kabul edilmezse, halk bizim gitmemizi istemiyor diye algılarız. Gitmeyiz.”
Bu da yetmiyor. Oylama zarfları içi görülecek kadar ince ve oy pusulalarının “evet” olanı beyaz, “hayır” olanı mavi. Zarfın içinde mavi oy pusulası olduğunda bunu herkes rahatlıkla görebiliyor.
Şimdi şapkamızı önümüze koyup, değerlendirelim. Bu anayasa nasıl meşru olabilir?
* * *
Meclisten çok sık duyduğumuz bir şey var: “Bu Anayasaya bağlı kalacağına yemin etmiş milletvekilleri, bu yeminlerinin gereğini yerine getirmiyorlar.”
Öncelikle bu yemin bir şekil sorunudur. Yemin metni okunmadan milletvekilliği gerçekleşmez.
İkincil olarak bu anayasaya bağlı olduğuna yemin edenlerin, yeminlerine uygun davrandıkları sürece anayasa değişikliği önermeleri olanaksızdır.
Yani burada asıl sorun yemin metnindedir.
* * *
Bu koşullarda gerçekten sivil bir yönetimin ilk yapması gereken şey; yeni bir anayasa değil midir?
Peki, bunca yılda bunca değişik iktidarlar ve meclisler geçti, nerede bu sivil ve meşru anayasa. Göreniniz, bileniniz var mı?
Şimdi karşımıza geçmişler, esaslı hiçbir değişiklik taşımayan bir Anayasa değişikliği için bizden karar vermemizi istiyorlar.
Her tarafı dökülen binanın üç beş tuğlası ile birkaç pencere pervazının değiştirilmesi neyi kurtaracaktır?
Bilen varsa bana da anlatsın?
NOT: Hele binaya dokundurtmayanlara söyleyecek hiçbir sözüm yok.