OTUZBEŞE BAKLA
Sıcak günleri yaşamaya başladık yeniden. Havaların sıcaklığı, ülkenin yakıcı sıcaklığının yanında hiç kalıyor.
Defalarca yazdım. Giderek çatışan bir toplum olmaktayız. Bir arada yaşamaya dönük umutlar tükenmedi ama zayıf olduğu da bir gerçek.
Geçtiğimiz hafta İnegöl ve Dörtyol’da yaşananlar, ileriye dönük kötü günlerin sinyalleridir.
Ne yazık ki; sorumlu makamlarda olanlar –büyük olasılıkla kısa dönemde oy kaygısıyla- gerekeni yapmaktan kaçınıyorlar.
Elleriyle kurt işareti yapıp “ya Allah, bismillah” haykırışlarıyla sokakları esir alanlara “vatandaş” tanımlaması ile göz yumuluyor ve sakin olmaları öğütleniyor. Oysa gerçekleştirdikleri eylem suçtur ve suça göz yumulduğunda, yarım ağız söylenen “sağduyu” sözcükleri artık anlamsızdır.
Geriye doğru bir bakalım. Bazı radikal sol grupların geçmişteki eylemlerde çiçeklere basmaları bile televizyonlarda nasıl kınanarak ve abartılı sözlerle veriliyordu.
İnegöl ya da Dörtyol sokaklarını esir alanlar solcu olsalardı yine “vatandaş” olarak mı tanımlanırlardı yoksa anarşist ve terörist olarak mı?
İnegöl’de de sokaklarda şiddet kol geziyor, Şemdinli’de de. Dörtyol’da da dükkânlar zorunlu kapattırılıyor, Yüksekova’da da. Her ikisinde de kendilerinin dediğini yapmayanların işyerleri tahrip ediliyor. Fark tanımda ve karşılıkta. Birinde neredeyse sırtlar okşanıyor, diğerinde cop ve gaz bombaları ve panzerler giriyor devreye.
Bu yöntem yalnızca yeni gerilimleri geliştirir. Ne yazık ki sonucunun her milliyetçi kalkışma gibi kan ve gözyaşı olması uzak olasılık değildir.
* * *
Her siyasal partinin isteği gündemi kendisinin belirlemesidir. Kendi istediği konular öne çıksın, kendisinden söz edilsin ister. Turgut Özal, kendisi ile ilgili olumsuz eleştirilerle gündeme geldiğinde bunun için “reklâmın iyisi, kötüsü olmaz” demişti.
Şimdilerde benzer taktikleri Kılıçdaroğlu ve CHP’si kullanıyor. Anayasa referandumundaki etkisizliğini ve gündemin Recep Tayip Erdoğan’ca belirlenmesinin getirdiği olumsuzluğu giderebilmeye çalışıyor.
CHP’nin Silahlı Kuvvetler İç Hizmet Yasasının 35. maddesinin değiştirilmesine yönelik çalışması işte bu kapsamda yalnızca gündeme gelme taktiği amaçlı bir çalışmadır.
35. maddenin var olması ya da değiştirilmesi hiçbir somut sonuç doğurmaz. Birileri bir gün darbe yapmaya niyetlenir ve bunu başarırsa kendilerince buna dayanak bulurlar. 35. madde ne darbeyi teşvik eder, ne de değiştirilmesi darbeyi engeller.
Darbeyi engelleyecek en önemli etken halkın kendi gücünü bilmesi ve demokrasiyi savunmasıdır.
Günümüze dek gerçek anlamda demokrasiyi hiç yaşamamış bir ülke olduğumuz gerçeğinden baktığımızda işimizin hayli zor olduğunu görmemek için kör olmak bile yetmez.
* * *
Anayasa değişikliği referandumu yaklaştıkça meydanlar şenleniyor ama düzey düşüyor.
Sonuç her ne olursa olsun; 13 Eylül günü ne daha iyi bir demokrasimiz olacak, ne de bugünkünden daha geri bir yaşam.