ANILARDAN GÜNÜMÜZE SAHURLAR
Ramazan geldi, hoş gelmedi. Bazıları görmemişin çocuğuna yaptığını yapmakta hayli hünerliler.
Binlerce kişilik sokak iftarları, mahalle yemekleri gibi abartılara alıştık. Bunların hiç olmazsa başkalarına zararı yok. Sonuçta hoş görülebilecek abartılar olacak durumlar.
Bir de insanları rahatsız eden abartılar var. Bunlardan biri de ramazan davulunun sesinin kocaman ses yükselticilerinin bağlandığı aracın üzerinden verilmesi.
Oysa ramazan denilince aklıma ilk gelen ramazan davulcusudur. Geçmiş yıllarda oruç tutmayanların dövülmesi, köprüden atılması hatta öldürülmesi olaylarını yaşamıştık ya, işte bu duruma tepkimi gösterdiğim bir şiirimde:
“kanlı bıçaklı oruçlara inat
karanlıkta yürüyen bir gemici feneridir
çocukluğumda kalan sahurlar”
Dizelerini yazmıştım.
Şimdi bile gözümün önündedir elli yıl öncesinin sahurları. Küçücük kasabamızın bir ucunda davulcu tokmağını vurduğunda annem kalkar, daha davulcu bizim sokağa gelmeden temcit pilavını hazır ederdi, üzüm hoşafı ya da don pekmezi şerbetinin yanına.
Küçüktüm. Tekne orucu tutardım daha. (Tekne orucunu bilmeyenler yaşlılarına sorsun.) En sevdiğim ise gecenin karanlığında –ki elektrik yoktu o yıllarda- davulcuyla birlikte titrek ışıklı gemici feneri taşıyan yardımcısını pencereden izlemekti. Belleğimde kalan karda açılmış patikada yürüyen iki karaltı ve illaki o fenerin sarı sıcak ışığının kardaki yansımalarıdır.
Şimdi önce çocukluğumun sahurlarının anılarıma yansımalarına bakın. Sonra da sizi uykunuzdan sıçratan, komşunuzun bebeğini ağlatan ses yükselticili gürültü makinesine.
Bir kez daha düşünelim. Acaba yıllardan sonra günümüz çocukları benim anımsadığım tatlılıkta anımsayacaklar mı sahurları. Yoksa uykudan sıçratan korkunç seslerin oluşturduğu kötü anılar mı olacak belleklerinde.
Şimdi tüm bunların sorumluları iyi bir şey mi yaptıklarını sanıyorlar.
Özellikle Esenyurt Belediye başkanına sunulur.