BARIŞ DİYEREK
Yarın bir eylül. Dünya barış günü. Faşist Alman askerlerinin Polonya’nın işgaline başladıkları, ikinci büyük savaşın tohumlandığı 01 Eylül 1939’un yıldönümü.
Bizim gibi ülkeler için daha bir önem taşıyor barış. 60 yaşımın içindeyim, daha tam bir barış günü diyebileceğim bir gün yaşamadım. Yalnızca son otuz yıl değil barışı aradığımız zaman dilimi.
1050’li yıllar. Toplumun karşılıklı bölünmüşlüğü gelişmekte. Köylerde bile kahveler ayrılmış. İktidar, kendinden olmayanların üzerinde tam bir karabasan olmuş.
1960’lı yıllar. Darbeyle ilk tanışılmasının ardından düşüncelerini bile açıklayamayanların bir yandan iktidar olmasının çelişkisi. 1968’lilerin ortaya çıkmasıyla özgürleşmeye başlayan dünyada egemenlerin ölüm fermanları kana buluyor ortalığı.
1970’ler. Sokaklar kan gölü. Gencecik fidanların idam sehpalarında sonlandırılan yaşamları. Gerilen, bölünen ve savaşan gençlik. “Bana sağcılar adam öldürüyor, dedirtemezsiniz” diyen başbakanların savaşı körüklemesi.
1980’leri yazmak bile zor. Devlet eliyle öldürülen gençler. İşkenceler, yurttaşlıktan çıkarılanlar, susturulan bir ülke. ABD’nin emriyle sermayenin dikensiz gül bahçesi.
Diyarbakır ezaevinden beslenen PKK. Ve kanla dolu yıllar, on yıllar.
* * *
Savaş ve intikam çığlıklarının kapladığı yerlerde yeşermiyor barış. Sevgi, hoşgörü ve paylaşımı yeşerten demokratik bir ortam gerekiyor barış için.
Silahların gölgesinde barış olmuyor. Bir süre için bastırılmış bir toplum oluşturmak olanaklı tabi ama ardından gelen patlamanın büyüklüğü bu bastırılmışlığın oranı ve süresiyle orantılı oluyor.
At gözlüğü takarak “ben (biz) haklıyız” ancak savaşı körüklüyor. “Kahrolsun”lu sloganlar çözüm üretmiyor.
* * *
Şimdi geçici olarak susan silahları, kalıcı olarak susturacak çözümler üretme zamanı. Bu olanağı da ıskalarsak bir dahakini kim bilir ne zaman yakalarız?
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bir genel aftan söz etti. Irkçılar ve savaş baronları hemen karşı çıktılar.
Başbakan Erdoğan ise referandumda oy getireceğini de hesaplayarak diline doladı Kılıçdaroğlu’nun sözlerini. Tüm sesiyle haykırıyor af önerisine karşı düşüncelerini.
Hani demokrattı Erdoğan. Bilmez mi ki bir beyaz sayfa açacak genel af olmadan bu savaş bitmez.
Bilir bilmesine de kendisinin dillendiremediği gerçeği başkasının dillendirmesini kabullenemediğindendir bu bağırmaları.
* * *
Sürekli okurlarım bilirler. Bu sütunlarda en çok eleştirdiğim partinin CHP olduğunu. Sosyalliği bırakalım bir yana yıllardır demokratlın ‘D’sinden uzaktı CHP.
Yeniden 1970’lerin CHP’sine yaklaşabilir mi bilmiyorum. Ama bu af teklifi eğer yeni bir sürecin başlangıcıysa umut verici olabilir.
CHP için çok zor olan kendi kitle tabanının koşullandırılmış yaklaşımı. Umarım ve dilerim önümüzdeki süreçte barıştan ve demokrasiden yana bir CHP görme şansımız olur.
Hani, umut yoksulun ekmeği ya…
NOT: Ben yukarıdaki yazıyı yazdıktan sonra Kılıçdaroğlu’ndan konuya ilişkin açıklama geldi. Yine çark etti Kılıçdaroğlu. Karakolda doğru söyledi, mahkemede şaştı.