DIŞARDA YAĞMUR YAĞARKEN
Dışarıda yağmakta olan yağmur gündüzü geceye çeviriyor. Ben bilgisayarın başına oturmuşum. “Bugün neyi yazayım” diye düşünürken cama vuran damlaların sesine kapılıp gitmişim.
Konu yokluğundan değil tabii ki. Sağ olsun siyasilerimiz yazacak bol malzeme veriyorlar. Haftada bir yazmanın ve gündemin günlük bile değil dakikalık değiştiği bir ülkede, gündemden düşmüşü yazmış olmanın zorluğudur düşündüren.
Çoktandır CHP’ye ilişkin eleştirilerimi saklı tutuyorum. CHP’li dostlar alınmasınlar diye. Ama en çok malzemeyi de yine onlar veriyor. Genel Başkanları başka söylüyor, yardımcıları ya da diğer yöneticileri başka.
Nedeni var tabii bunun. CHP, uzun yıllardır iç demokrasiden yoksun, şeflik yöntemiyle yönetildi. Şef baskısı kalkıp, görece demokratik bir anlayış oluşturulmak istendiğinde herkes kendini şef sanmaya başladı. Sorun, kararların kurullarca alınması alışkanlığının olmamasında.
İç çekişmelerin kaynağını oluşturan ırkçılığa yakın ideolojik yapıdakileri hiç yazmayacağım. Onları zaten çok yazdım.
* * *
AKP, referandum sarhoşluğunu atamadı üzerinden. Esip gürlüyor. Buna bir de yargı kurullarının oluşum seçimlerindeki müdahalesinin başarısını ekledi. Ayakları yere basmıyor. Kendi dışındaki herkese ders vermeye çalışıyor.
Kıyılardaki AKP muhalifliğini araştırmaya başlamış. Kıyılardaki insanları laik olduğuna ikna edebilmek için kadın milletvekillerini görevlendirmiş. Ne diyecek bu kadın milletvekilleri kıyı kadınlarına. “Biz laiklikten yanayız. Yaşam biçimini değiştirmeniz için baskı yapmayacağız” mı diyecekler. Sözle peynir gemisi mi yürütecekler. Devlet organlarında tek bir muhalif kişiye tahammül edemeyenlerin, eşi başörtülü olmayanların bürokraside atanmalarının mucize olduğu bir uygulama varken kim inanacak buna.
Başbakan; BDP’nin oylarının gayrımeşru olduğunu açıklıyor. Silah zoruyla alınmış oylarmış. Başbakanın çok kullandığı bir deyimi kullanacağım izninizle: “Sevsinler senin demokrasi anlayışını.” Seçimden önce yüzlerce tutuklama baskı sayılmıyor ama gerçekliği su götürür gerekçeler gayrimeşru.
Referandum öncesi bol bol dile getirdikleri 12 Eylül’ü çoktan umuttular. 12 Eylülcüleri yaka paça içeri tıkmalarını zaten kimse beklemiyordu ama en azından bir kararlılık gösterebilirlerdi. Birçok yerde okul ve sokak adları Evren’in adını taşıyor. Değiştirilmesi yönünde çabalar nedense hep AKP engeline takılıyor.
* * *
Geçtiğimiz günlerde Fatsa’da Fikri Sönmez’i anma etkinlikleri vardı. Yaşı 40’ın altında olanlar bilmeyebilirler. Fikri Sönmez ülkemizin gerçek anlamda solcu ilk belediye başkanıdır. 1979 yılında yapılan seçimlere solun bağımsız adayı olarak katılır ve CHP dâhil tüm partilerin aldıkları oyların toplamından fazla bir oyla Fatsa Belediye başkanı seçilir. İlçeyi mahalle meclisleriyle birlikte yönetmeye başlar. Daha ilk aylarda ilçede gözle görülür olumlu değişiklikler oluşmaya başlaması egemenlerin şimşeklerini Fikri Sönmez’e ve Fatsa’ya yöneltmelerine neden olur.
Çorum’da aslı astarı olmayan söylentilerle kışkırtılanların ortalığı kan gölüne çevirdikleri günlerde zamanın başbakanı Demirel “Çorum’u bırakın, Fatsa’ya bakın” sözleriyle bu kini ve nefreti belirtir.
Yaklaşık dokuz ay başkanlık yapan Fikri Sönmez 1980 yılının temmuz ayı içerisinde yapılan Fatsa operasyonu ile tutuklanır.
Somut hiçbir suçu olmayan bu başkanın ilçesinde bugün “evren caddesi” adında bir cadde var. Dostları, arkadaşları ve umuyorum Fatsa halkının büyük bir kısmı bu addan rahatsız. Bu caddeye Fatsa’nın sevgilisi Fikri Sönmez’in adının verilmesini istiyorlar.
İşte AKP için bir turnuSOL daha.
12 Eylül en güzel vicdanlarda yargılanır. AKP vicdanların sesine kulaklarını tıkayamaz (mı?).